Muhtemelen izlemeyen yoktur.
O meşhur Titanic gemisinin batışını gösteren bir sahne vardı.
Bir işadamı binlerce dolar parayı verip, mürettebata emir yağdırıyordu.
İçlerinden biri ürkütücü manzara karşısında, yükselen çığlıklar arasında o parayı yere saçıp, intihar etmişti. O gemi batıyordu, kurtuluşu mucizeydi..
Ve o para milyon dolar olsa neye yarardı?
Biliyoruz ki;
15 Temmuz’da Türkiye’yi felakete sürüklemeye çalışan hainlere karşı milletimizin yüreğindeki vatan sevgisinin adı da mucize idi.. Dirilişin ta kendisiydi!
O ‘karanlık’ geceyi ‘aydınlığa’ çevirenleri, vatanı için her şeyi göze alanları ve vatanı için her şeyinden vazgeçenleri gururla ve minnetle yad ediyoruz.
Türk Milleti, her türlü fedakarlığı gösterip, vatanına sahip çıkmıştı..
Dünya’da örneği yok!
Hepimiz biliyoruz ki, vatan yoksa, nefes almaya değer miydi?
Tıpkı, Tosyalı Holding Yönetim Kurulu Başkanı Fuat Tosyalı’nın, Hatay Valisi iken, izinli olduğu 15 Temmuz tarihinde Antalya’da olan Ankara Valisi Ercan Topaca’nın Hatay’a dönüşünü sağlayan cesurca yaklaşımı gibi..
Yarım saate özel uçağını tahsis eden..
Yetinmeyip, ‘Ben de geliyorum’ diyerek, canlarını siper eden örnek bir vatansever davranıştı bu.. Vali Topaca’nın anlattığı gibi, “Uçak düşebilirdi, başlarına her şey gelebilirdi.”
O an tereddüt bile etmeden, Fuat Tosyalı “Devletimin emrindeyim’ diyerek yola çıktı.
Ama bir de o tarihi, örnek konuşmayı yaptı. Dedi ki;
“Bu uçak, bu servet, bu günler için var.”
Bu sözün üzerine daha ne söylenebilir ki?
Hangi söz, “Vatan olmayınca, servet ne işe yarar” sözünü böyle anlamlı kılar ki?
Bu yok oluş, bu vatanı bölme girişimine karşı, dünya kadar servetiniz olsa bile ‘seyirci’ kalmak, yaşamayı onurlu kılar mıydı?
Hangi servet, ‘onursuzluğu’ temize çıkarabilir ki?
Ulu Önder Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi gibi;
Cebren ve hile ile aziz vatanın, bütün kaleleri zaptedilmek istenmedi mi?
Bütün orduları dağıtıp, memleketin her köşesini bilfiil işgal etmek istemediler mi?
Bu alçakların, soysuzların eli, dış güçlerin cebinde değil miydi?
Vatanı satmaya, bölmeye çalışmadılar mı?
Bir yandan PKK, diğer yandan DEAŞ..
Öte yandan dış güçler.. Ve batı..
Düşman biter mi?
Ortadoğu’da oynanmak istenen oyunun farkında değil miyiz?
Türkiye’yi güçlü kılacak en büyük etken, çalışmak ve üretmektir..
Boşa geçireceğimiz vakit yok!
Ayrışmaya hakkımız yok!
Birlikte olursak, başarabiliriz.
Bizi ayakta tutan da bu milli duruşumuzdur..
İnancımız, vatanımıza olan bağlılığımızdır!
Samimi olacağız, birbirimize güveneceğiz!
Hainlerin aramızda işi yok..
Hükümet bu konuda kararlı..
Güvenlik güçleri dört bir koldan mücadele ediyor..
Başaracağız, hainleri temizleyeceğiz Allah’ın izniyle..
İstiklal Marşı’mızdaki dizeler gibi;
“- Arkadaş, yurduma alçakları uğratma sakın. Siper et gövdeni, dursun bu hayasızca akın. Doğacaktır sana vadettiği günler Hakk’ın. Kim bilir, belki yarın belki yarından da yakın.”
Yüreğimiz işte bu duygularla dolu..
Ülkemiz için canını feda eden şehitlerimiz, yaralı olduğu halde ‘göreve gitmek istiyorum’ diyen gazilerimiz, vatan savunması için ‘hazırız’ diyen milletimiz, ‘servetim feda olsun’ diyen Yiğit Fuat Tosyalı gibi örnekler var oldukça, inancımı hiç yitirmiyorum..
Türkiye’mizin yolu aydınlıktır!
GAYRİMENKULLAR SATIŞA ÇIKIYOR
İskenderun Belediyesi geçmişte birçok daire, ofis, dükkan sattı.
Gerekçe olarak da bunları yeni yapılacak projelerin finansmanı olarak kullanacağını duyurmuştu.
Sene 2017.. Ortada yeni diyebileceğimiz kaç tane proje gördük?
Hal böyle iken;
Bugün itibariyle, Belediye Başkanı Seyfi Dingil gayrimenkul satışları için encümenden bir yetki daha istemiş. Ama bunun karşılığında yine bir gerekçe gösterilmemiş.
Neden?
Zaten yüzde 70’e yakın satış yapılmadı mı?
Geride kalanları elden çıkarmaya neden bu kadar hevesliler?
O vakit, MHP grubu şerh koymuştu.
Bunların ileride hangi hizmet aktarımlarında kullanılacağını bilmek istiyordu.
Bugün o para hizmete mi harcandı, yoksa personel maaşına mı bilmiyoruz.
Çünkü bu aralar, İskenderun Belediyesi’nin sadece asfalt ve parke çalışmalarını görebiliyoruz.
Şimdi durum böyle iken;
Halı hazırda elde bulunan kaç daire daha satışa çıkacak?
Bunlar hangi yeni projeler için kullanılacak?
Eğer bunların bir yanıtı olmayacaksa, yetki istemenin manası nedir?