BUNLARI NE ZAMAN KONUŞACAĞIZ?


Dünyaca ünlü Japonya Tsukuba Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kazuo Kadowaki, geçtiğimiz günlerde İskenderun Teknik Üniversitesi’nde bir konferans verdi.Çalışma ziyaretinin özünde “Kuantum Teknolojisi ve Süperiletkenlik” konusu vardı.
Kadowaki, süperiletken sistemlerle saatte 500 km hıza ulaşabilen dünyanın en hızlı tren projelerinin mimarıdır.
Ki, Japonya o konuda öncü olmuş durumda!
Peki İskenderun’a ne diye geldi?
İSTE’nin master planında tasarladığı sürücüsüz taşıma sistemini incelemek ve ortak proje imkânlarını araştırmak için..
İSTE açısından faydalı bir toplantı olduğuna inanıyorum.
Ta, Japonya’dan işbirliği adına verimli bir istişare sergileyen İSTE Rektörü Prof. Dr. Türkay Dereli’yi kutlarım.
İskenderun’un kalkınması için, uluslararası bir sinerji yakalaması için elinden geleni yapıyor.
Rektör Dereli, Türkiye’yi uluslararası platformlarda başarıyla tanıtan, giyilebilir kalp pilinin mucidi MIT & Harvard Üniversitesi’nden Dr. Canan Dağdeviren’i de konuk etti.
Önceki gün de, ICF Antalya Airports Genel Müdür Yardımcısı Melih Dipova ile bir araya geldi..
Bu ziyaretlerin, programların bir amacı var.
İstiyor ki, bu etkileşimin İskenderun’a katkısı olsun.
Peki bizler, STK’lar, meslek örgütleri, yerel yöneticiler olarak bu ‘ortak akıl’ çağrısına yeterince kulak verebiliyor muyuz?
Ucundan “bize düşen görev var mı” diye sorabiliyor muyuz?
Özetle;
Prof. Dr. Kazuo Kadowaki’nin tecrübelerinden İSTE dışında neden yararlanamıyoruz, diye sormak istiyorum.
Biz halen İskenderun’a.. Ya da İskenderun-Arsuz arasında bir tramvay hattı kuramadık..
Bırakın süperiletkenlik meselesini;
Prof. Dr. Kazuo Kadowaki’nin, “Japonya’da ve dünyada yosun teknolojilerinin gelişimi çok büyük ivme kazanmıştır. Özellikle, yosun kullanarak ham petrol elde edilmesi konusunda yoğun araştırmalar yapılmaktadır. İskenderun Körfezi de yosun yetiştirilmesi ve uygulamalarının yapılması konusunda fırsatlar sunmaktadır. Bunun kıymeti bilinmeli ve üretim için yola çıkılmalıdır” şeklindeki sözlerini ciddiye almayacak mıyız?
Geleneksel enerji kaynaklarının hem çevreyi kirletmesi hem de azalması, alternatif çözümler konusunda girişimcileri neden cesaretlendirmiyor?
Hazır, Prof. Dr. Kazuo Kadowaki ile iletişim halindeyken, ‘yosunu’ kullanarak, bio-yakıt teknolojilerini geliştiremez miyiz?
Elimizde doğal bir kaynak var.. İskenderun Körfezi biçilmiş kaftan!
Japonlar, körfeze bakınca bunu görüyor..
Bizim ise aklımıza sadece balık geliyor..
Dün etraflıca araştırdım..
Fransa, İrlanda da, bu işe kafa yoruyor..
Türkiye’de ise zayıfız.
Oysa bu yosunlar, 6 ayda en gelişkin hale geliyorlar.
Yosunların işlenmesiyle en verimli topraktan dahi en az 7 ila 31 kat daha fazla yağ üretebiliyor. Fransa’da bulunan Ennesys de Nanterre mühendislerinin gelecek hayali, bir binanın atık suyunun, ısıtma ve elektrik üretiminin mikro yosunlardan elde edilmesini sağlamak.
Peki biz Türkiye’de ne yapıyoruz?
Sürekli kavga ediyoruz!
Parmak sallıyoruz, ‘seni bitireceğim’ tehditleri savuruyoruz..
Bürokrasinin hantallığıyla uğraşıyoruz..
Aramızdaki bilek güreşini, kalkınma hedeflerimizin üzerinde tutuyoruz.
Kurumlar arasında birbirimizi yiyoruz..
Teknolojinin nimetleriyle ilgilenmiyoruz.
Bilim insanlarının hangi partiye yakın olduğunu tartışıyoruz.
Bizden misin, değil misin diye atarlanıyoruz..
Peki bu şekilde yakın bir gelecekte hedefe ulaşmak mümkün mü?
Bu kavganın Türkiye’ye, Hatay’a faydası nedir?
Bunları bugünden konuşmayacaksak, ne zaman konuşacağız?

GÜZERGAH MI DEĞİŞİYOR?
İskenderun’da battı çıktı çalışmaları sürüyor.
Daha büyük problemler yaşanmasın diye ilgililer yoğun bir şekilde çalışıyorlar.
Ama dün benimle paylaşılan bir bilgi canımı sıktı.
Dediler ki, battı çıktı projesi bitince, Şehit Pamir Caddesi giriş, Ulucami Caddesi de çıkış olacak..
Yani güzergahta 180 derece dönüş varmış.
İnanmak istemedim. Yanlış bilgidir diye geçiştirdim.
Ama sonradan ‘ya olursa’ diye düşündüm.
O yüzden en son söylenmesi gerekeni en başta söylüyorum;
Aklınızdan bile geçirmeyin!

BİRİLERİ ‘SAHİL CAMİ’ Mİ DİYOR?
Hayırsever İşadamı Recep Atakaş’ın sahile yaptırdığı cami bitmek üzere..
Bana sorarsanız, sahile yakıştı derim..
İstanbul Ortaköy’ü anımsatıyor.
Cami’ye de Recep Bey’in değerli eşi Nihal Atakaş’ın ismi verildi.
Ama geçenlerde HBB basın servisi, HATSU’nun oradaki altyapı çalışma haberini gazetecilerle paylaşırken, adından ‘Sahil Cami’ diye söz etti..
İskenderun Belediyesi’nin caminin etrafında astırdığı bilboardlarda da ‘Sahil Cami’ projesi diye geçiyor, iyi mi?
Dikkatsizlik böyle bir şey işte..
Kurumlar böyle yaparsa, vatandaş ne yapsın?
Belediyelerden vazgeçtim;
Lütfen, bilenler bilmeyenlere sahildeki camiye ‘Nihal Atakaş’ isminin verildiğini söyleyebilir mi?