İskenderun Devlet Hastanesi’nde geçmiş tarihlerde iki mahalle hattı arasında yolcu taşıyan dolmuş şoförleri arasında tartışma yaşanmıştı. O vakit hastane yönetimi, dolmuşların hastane içerisine girişini yasaklamıştı. Zaten yokuş olan yolda birçok hasta mağduriyet yaşıyordu.
Bugün o yasak kalktı mı, bilmiyorum..
Ama Antakya’da yeni hizmete açılan Hatay Devlet Hastanesi’nde ki yeniliği görünce, “İskenderun’da neden olmasın?” diyesim geldi.
Gördük ki, oradaki mesafe aralığı veya yokuş meselesi akülü araçlarla giderilmiş..
Antakya’da yaşlı, engelli ve yürümekte zorlanan hastalara kolaylık olsun diye, akülü araçlarla polikliniklere transferi sağlanıyor olmasını takdir ediyorum.
Ancak İskenderun örneğine bakıp, sormam gereken sorular var;
Hatay Kamu Hastaneleri Birliği Genel Sekreterliği planlama yaparken Antakya’yı düşünüyor da, İskenderun Devlet Hastanesi neden saf dışı bırakılıyor?
Akülü araçlar Antakya’daki hastalar için öncelikli ihtiyaç ise, İskenderun’da ikamet eden yaşlı, engelli ve yürümekte zorlanan hastaların günahı nedir?
EĞİTİMDE FIRSAT EŞİTSİZLİĞİ
Kocaeli’de 7 milyon lira maliyetle İmam Hatip Lisesi yapıldı, 45 öğrencisi var.
Oysa, İskenderun’da Akdeniz Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi kuruldu, sınıflarda klimaları yok.
5 Temmuz İlkokulu ödenek yetersizliğinden bütün yaz durdu, ne zaman ki okullar açılacak, ‘alın size para’ deyip, tadilat izni verdiler.. Şimdi o okulun bütün öğrencileri Hanife Uysal Ortaokulu’nda eğitim görüyor, iyi mi?
Örneğin, Mustafa Kemal Mahallesi’nde Mehmet Akif Ersoy Ortaokulu var.
Yeni açıldı, ama şimdiden sorunlu..
Hatay Valisi Erdal Ata, ‘sınıf mevcudunu 30’lara çektik’ diyor, ama bu okulun
sınıflarında öğrenciler tıkış tıkış oturuyor..
Okulda yine klima yok..
Zaten okulların bir çoğunda akıllı tahta yok.
Şimdiden her taraf pislik içinde..
Okullarda temizlik yapsanız, parası velilerden toplanacak..
Kapı yapılacak, öğrenciye zarf uzatılıyor.
Eğitim bu şekilde devam edecekse, ödeneği doğru yerde ve zamanında yapmayacaksanız, okul idaresine ‘tahsildar’ görevi dayatacaksanız, TEOG’u kaldırsanız neyimize..
Dün birçok veli aradı..
Adres nedeniyle, çocukların kaydı iki okulu işaret ediyor..
Ama sistem istediğini dayatıyor..
Veli, milli eğitime gidip rica ediyor..
Şube müdürü fırça atıyor..
Karşısındaki bir bayan, üstelik Türk vatandaşı!
Hani memlekete yabancıyız ya artık.. Suriyeli aileyi, bırakın milli eğitime gitmeyi, istediği okula gidip, ‘şak’ diye kaydını yapabiliyor..
Ama bu memleketin insanı fırça yiyor, azarlanıyor..
Buna da ‘yerli malı’ sistem diyoruz.
Kendi çocuğunu öteleyen, kabiliyetini dışlayan bir sistem söz konusu..
Böyle mi çocuklarımızın gücünü, yaratıcılığını devreye sokacağız?
Hadi ordan!
***
Bu arada, okullarda ne diye sürekli okul forması değişir, bu anlamsız değişimin sorumluları bana gerekçesini anlatabilir mi?
Yok mu ‘hayırdır’ diyebilecek bir babayiğit?!
KAYMAKAM SOYTÜRK ‘BAŞARIYA’ YÖN VERİYOR
İskenderun Kaymakamı Recep Soytürk’ün başarıyı taçlandıran yaklaşımını takdir ettim.
Yeni eğitim-öğretim döneminde öğretmenlerin moralini yüksekte tuttuğunu görebiliyoruz.
Okullar açılır açılmaz, sınavlarda başarıyı getiren, öğrencilere öncülük edip, bilgi ve deneyimlerini aktaran 350 öğretmenle bir araya gelmesini önemsiyorum.
Ben ilk defa şahit oluyorum çünkü..
Öğretmenlere güç aşılayan bu çabanın ileri ki zamanda öğrencilerimiz üzerinde de etki edeceğine inanıyorum.
Üstelik herhangi bir görüş, düşünce ve sendika üyeliği dikkate alınmaksızın, tek kriterin başarıya yön vermek ve kaliteli eğitim bilinci olduğunu öğrendikçe, umudum artıyor.
Kaymakam Soytürk’ün ayrıma, eşitsizliğe prim vermeyen bu örnek Devlet adamlığını beğenerek izliyorum. Dün, ‘Başarı Belgesi’nin dağıtıldığı törenle ilgili sosyal medyadaki yorumları okudum. Birçok öğretmen bu konudaki sevincini, mutluluğunu dile getirmiş.
Demek ki Kaymakam Soytürk, olumlu bir iz bırakmış.
Başarı odaklı bu ‘ödüllendirme’ sisteminin sürmesini diliyorum.
EXPO’YLA SINIRLI KALMASIN!
Hatay’ın 5. Bölgeden teşvik alabilmesi için Hatay Büyükşehir Belediyesi’nin öncülük ettiği imza kampanyasında AK Partili vekillerin, belediye başkanlarının desteğini görememiştik.
Ama görüyorum ki, Hatay’ın üstlendiği EXPO 2021 fuarı tam destek aldı.
İskenderun Yelken Kulübü’ndeki istişare toplantısında yıllardır beklenen fotoğraf kareleri peş peşe çekildi. Gerçi basına bilgi verilmedi ama, sosyal medyadan edindiğimiz resimlere göre, herkesin neşesi yerindeydi!
O toplantıda, Hatay Milletvekilleri Orhan Karasayar, Hacı Bayram Türkoğlu, Mehmet Ahrazoğlu, Serkan Topal, HBB Başkanı Doç.Dr. Lütfü Savaş, Belediye başkanları Seyfi Dingil, Abdurrahman Demirel, Adnan Vurucu, Nazım Culha, Ayhan Yavuz, İbrahim Pac, Mithat Nehir, Dr. İbrahim Yaman, Rifat Sarı, Hüseyin Şanverdi, Kasim Şimşek ve HBB Genel Sekreteri Mehmet Maden katılım gösterdi.
İyi oldu, hoş oldu da..
Hatay’ın birçok sorunu varken, bu birlikteliğin sadece EXPO ile sınırlı tutulmaması gerektiğinin altını çizerek belirtmek istiyorum.
EXPO önceliğimizdir, doğrudur..
Katkı sunan, sahiplenen her kim varsa baştacıdır..
Ama Hatay’ı bir bütün olarak sorunlarını etraflıca tartışıp, değerlendirmemiz gerektiği düşüncesiyle; bunun gibi istişare toplantılarının sayısı ve konu başlıklarının artması fikrine neden uzağız?
Bu saatten sonra yine yeniden.. “Bu konu iş yapar, toplanalım.. Şu konu işimize gelmez, uzak duralım” diyeceksek, samimiyet sadece Yelken Kulübü’ndeki masada bir ‘tebessüm’ olarak hafızamızda kalır, bilesiniz..
SAHİLDEKİ KAFELER..
Sahildeki kafelerle ilgili İskenderun Belediyesi’nin yıllık talep ettiği ücretlerle ilgili konuşuyorlar.. Diyorlar ki, ‘ücretleri neden artırmıyorsunuz?’
İyi de, devlet iş dünyasına teşviği neden veriyor?
Niye ‘araziyi ben vereyim, bir de yapacağın tesise destek vereyim’ diyecek noktaya geldi?
KOSGEB, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarımda “şunu yaparsan, 1 milyonun üzerinde teşvik veririm” dediği bir dönemde, sahildeki kafelerin maliyet hesabını neden yapıyoruz?
Sahildeki işletmeler bu işi zaten ‘adam’ gibi yapıyor..
Yatırımını yapıyor. En azından 15 kişiden fazla personel çalıştırıp, sigortasını ödüyor..
Bazılarında bu sayı daha fazla.. Hepsi pırıl pırıl, kaliteli hizmet ediyor..
Bir de belediyenin işlettiği sosyal tesislere bakın..
Hangisi, özel işletmelerin ki gibi rağbet görüyor?
Güzel hizmet, makul fiyat politikası, müşteri memnuniyeti gözetilmemiş olsaydı, farkını konuşturabilirler miydi?
Keşke sahilde bu işletmelerin sayısı artsa, İskenderun Belediyesi de gerekli yatırımı yapabilse..
O yüzden diyorum ki;
Bırakın sahildeki kafelerin üzerinden birilerine ‘gel gel’ çekmeyi de, bu işi hakkaniyetle yapan işletmelerin devamlılığını gözetelim.
Bu konuda netim;
Petek Pastanesi, Emirgan Bulvar, İskele, Mapido gibi başarılı işletmeler, sahilin yüz akıdır..
Onların devam etmesi gerektiğine de kefilim!