İskenderun Teknik Üniversitesi büyümek, başarılı olmak istiyor.
Bu konuda Rektör Prof.Dr. Türkay Dereli’nin çabasını takdir ediyorum.
Hakikaten çok çalışıyor. Sürekli akademisyenlerle, öğrencilerle iletişim halinde..
Hemen hergün bir program düzenleyerek, üniversitenin adını duyurmaya çalışıyor. Göreve geldiği gün üniversitenin sınırlarını belirlemeye çalıştı..
Yenilikler, atılımlar, yeni oluşumların peşinden koştu.
Biliyoruz ki, üniversite demek bilim ve teknolojiye katkı demek..
İskenderun’un kalkınmasında en önemli etken, üniversitenin varlığıdır.
O yüzden büyümeli, gelecekteki yeni oluşumlarda sınırları daraltılmamalıdır..
Kaldı ki, hedeflenen ‘Teknoversite’ anlayışı büyümeyi ön görüyor..
Fakat bir alışkanlıktır gidiyor;
Sürekli üniversite arazisinden birşeyler koparıyoruz.
Önce Adliye Sarayı için yer istedik, yaptık..
Öğrenci Yurdu için yer istedik, süreç işliyor..
Merkez Camisi için yer istedik, durum belirsizliğini koruyor..
Bir de otopark için yer talebi var..
Vesaire vesaire..
İş lafa gelince herkes 1000 dönüm araziden sözediyor. Oysa o arazi, sürekli bölünüyor, parçalanıyor. Neredeyse 700 dönüme düştü..
Herhangi bir sebeple yer almak için sırada hangi kurum var?
Şimdi de üniversite sınırları içinde geçmişte konut yapan ‘tapusuz’ 15 hanenin belirsizliği tartışılıyor. Üniversite haklı olarak ‘yeter’ diyor..
Üniversitenin Meydan Mahallesi’ne bakan kısmında, 2522 ada 1 parselde oturan 15 ev sahibinin tapusu yok. Üniversite idaresi de burayı çevirmek, sınırlarını belirlemek istiyor. Önceki gün meclis oturumundan hemen sonra Belediye Başkanı Seygi Dingil ile görüşüp, mağduriyetini bildiren aileler, imar değişikliğiyle bu arazide ‘kentsel dönüşüm’ uygulanmasını talep etti.
Bazı meclis üyeleri konuya vakıf.
Aslında bu durumu ilk duyuran MHP Grup Başkanvekili Emir Selim Yazar oldu.
Seyfi Başkan’ın makam odasındaki toplantıda, ‘mağduriyet’ giderilsin isteniyor, ama nasıl? Üniversite sınırları içinde evi olanların bir bütün içinde yer aldığı alan, 4 dönümü geçmiyor. Fakat talep ettikleri arazi 39 dönüm civarında..
Çok değil mi?
Oysa bu insanlarımızı mağdur etmeden, belediyenin projelendirdiği ‘kentsel dönüşüm’ çalışmalarından hak sahibi edemez miyiz?
Onları Meydan Mahallesi veya Pınarbaşı’nda yapılacak yeni konutlarda ev sahibi yapmak mümkün.. Böylece hem üniversitenin sınırlarını daraltmamış oluruz hem de insanlarımızın mağduriyeti giderilmiş olur..
Şimdilik bu konu etraflıca tartılışıyor..
Seyfi Başkan makul bir ‘orta yol’ için yardımcı olacağını söyledi. CHP Belediye Meclis Üyesi Hüseyin Tintaş da, üç kişilik heyetle o arazinin mevcut imar durumunu araştırmak için çalışma başlattı.
Dilerim sonuç, herkes için hayırlı olur!
BİR RUHSATSIZ YURT OLAYI DAHA!
Adamdaki para hırsına bakar mısınız?
Alıyor binayı, odalarla donatıyor.
Yurt yönetmeliğine göre, uygunluğu var mıdır?
Usül ve çalışma olanakları ruhsat almaya yetiyor mu? Bakmıyor bile..
Onun derdi başka?
Öğrenci başına aylık ortalama gelecek para, açgözlülüğünü doyurmaya yetiyor.
Amacı ‘yasal olanaklar’la doğru dürüst iş yapmak olsaydı, zaten o binayı ruhsatsız olarak işletmezdi. Şu kış aylarında, sınavların başladığı günlerde 55 kız öğrencinin ortada kalmasına göz yummazdı.
Aksine bu mağduriyetin yaşanacağını bilirdi..
Ama yok!
Mustafa Kemal Mahallesi’ndeki bu yurdun sorumlusunda bu vicdan, bu insanlık duygusu ne arar? Allah korusun, o yurtta barınırken öğrencilerin başına bişey gelseydi, ne olacaktı? Yazıklar olsun!
Elbette ki bu denetimler doğru, bu yurt da sebepsiz yere kapatılmadı..
Ancak, ortada kalan öğrencilerin mağduriyetini gidermek için yetkililerden yardımcı olmalarını bekliyorum.
Bu öğrencilerimiz yurt telaşına düşmemeli..
Hazır sınavlar da başlamışken, bu olay gelecek kaygısıyla sonuçlanmamalı..
Böyle açgözlü, herşey para diyen işgüzarlara en ağır ceza verilmelidir!!