ADALET BU MUDUR?


Tarihçi olduğunu iddia eden Kadir Mısıroğlu yine haddini aşmış..
Ama nedense dokunulmazlığı var!
Ulusal Kurutuluş Mücadelesi için “Keşke Yunan kazansaydı” diyebilen..
Cumhuriyet ve demokrasi ile alay edebilen..
Atatürk’e nefret kusabilen..
23 Nisan’da paylaştığı mesajda “Meclis’in açılışının çocukla ne alâkası var da, meclis’in açılışını ‘çocuk bayramı yaptın?! Demek ki sen çocukça bir iş yaptın” deme cüretini gösterebilen..
En son paylaşımında, “15 Temmuz, Milli Mücadele ile kıyaslandığında ondan katbekat daha üstün milli bir destandır” diyerek, Milli mücadeleyi küçümseyen, bu fitnecinin yaptığı hakaretlere nedense kimse ‘dur’ demiyor..
Benim gözümde 15 Temmuz için “Yerim destanınızı” yazan gazeteci neyse, “Keşke Yunan galip gelseydi” lafını eden Kadir Mısıroğlu da aynıdır. İkisi de alaycıdır, haddini bilmezdir!
Fakat, biri yaka paça içeri alındı, diğeri ise rahatça dolaşıp, laf saydırmaya devam ediyor..
Hatırlıyorum da;
İGC Başkanı Veysel Cıncık bir yazısında, içerlediği biri hakkında “Eğer şükretmeyi bilmiyorsan, iftar sofrasında ne işin var?” dediği için cezaya mahkum olmuştu. Ama nedense, kahramanlık destanını küçümseyenlere hiçbir şey yapılmıyor!
Elinizi vicdanınıza koyun da söyleyin;
Bu mudur Adalet?
Milli Mücadele’ye her türlü laf saydırmayı, hakaret etmeyi görmezden mi geleceğiz?
Gelelim ikinci konuya;
Alacatı’da kebapçı mekanı basan Türkiye Futbol Direktörü Fatih Terim’e kimse dokunmuyor, hatta ifadesine bile başvurulmuyor.. Dükkanı basılan adam ise anında gözaltına alınıyor. Neden?
Fatih Terim’in dokunulmazlığı mı var?
Futbol direktörüne dokunmak için, TBMM’den veya Türkiye Futbol Federasyonu’ndan özel bir karar mı almak gerekiyor?
Hak, hukuk, adalet, insanın sıfatına göre mi uygulama görüyor?
Ne yani, şimdi buna ‘adalet bunu gerektiriyor’ mu demeliyiz?
Bu nasıl adalet?
Şimdi bunun için yürünecek olsa, “şer odaklarına hizmet ediyorsunuz” diyenleri alkışlayacak mıyız?

AHRAZOĞLU YÜKLENDİ
MHP Hatay Milletvekili M. Necmettin Ahrazoğlu, Başbakanlık Tezkeresi görüşüldüğü sırada herkesin gözünün içine bakarak, FETÖ ile mücadeleye değinerek, cemaatlerin devlete sızmasına karşı önlemler alınması gerektiğini hatırlatıyor.. Yetinmiyor.. Örgütün siyasi ayağının ve ‘Yurtta Sulh Konseyi’nin kim olduğunun tam olarak ortaya çıkarılmamasının akıllarda soru işaretleri oluşturduğunu söylüyor. Dahası.. “Örgütün mali ayağı tam olarak araştırılmamış ve ortaya çıkartılmamıştır” diyor.. Bitmedi.. En can alıcı soruyu da soruyor; “Kozmik odanın gizli bilgileri kimin elindedir?” diyor.. “FETÖ kontenjanından AK Parti’de milletvekili olanlar, elini kolunu sallayarak dolaşmaktadır, bu kabul edilemez” diyerek, genel temizlikten söz ediyor..Daha ne desin?Milletvekili Ahrazoğlu söylenmesi gerekeni söylüyor da, gereği yapılıyor mu?

OLACAĞI BUYDU!
İstanbul’da çok şiddetli bastıran yağış, pek çok semtte sele neden oldu.Her yer göle döndü, araçlar sürüklendi. İnsanlar sularda yüzmek zorunda kaldı.Hep söylüyorum..Megakent İstanbul’da altyapıyı istediğiniz kadar rehabilize edin, kanallar açın, faydası yok. Suyu toprakla buluşturamıyorsanız, yatağını bulur denize dökülmek için ortalığı yıkar geçer.. Tıpkı derelerde olduğu gibi..Ama biz derelerin dibine ev yaparsak.. Şehri konutlarla, betonla boğarsak, olacağı budur.. Bugün İstanbul’da, yarın burada..Allah’ın hikmeti işte.. İskenderun’da yarın hangi afetin olacağını kim bilebilir?Ama ne yapmamız gerektiğini biliyoruz. Fakat onu da yapmıyoruz..Yaptığımız tek şey; betona yüklenmek, çevreyi kirletmek, ağaçları kesmek..Akşamları Arsuz serin iken, İskenderun’da sıcaklık ‘beton yığınları’ yüzünden en az 3-4 derece yüksekte seyrediyor.. Anlayacağınız yazın çok sıcak, kışın yolları tıkalı geçiyor.. Diyeceğim tek şey şudur; Allah beterinden korusun!Fazlası işimize gelmiyor çünkü..