GÜNEŞ IŞIĞININ BİYOLOJİK SAAT ETKİLEŞİMİ / HERBALİST RECEP EKİNCİ YAZDI

Güneş ışığının bitki büyümesindeki etkisi bilinen bir gerçek.
İnsan (canlılar) hayatı (biyolojik beden) üzerindeki etkileri yeterince bilinmemektedir.
Bilinen ise; D vitamini olarak canlıların üst deri tarafından alındığı ve D hormonuna dönüştürüldüğünün bilinmesi…
Bir canlı (insan) güneşli bir ortamda; 30 dakika kalması halinde, D vitamini ihtiyacını karşılamaktadır. Daha fazla güneş de kalınması canlıya fazla geleceğinden ihtiyaç fazlası D vitamini yıkıma uğrayarak vücuttan atılmaktadır.
Beslenme yoluyla alınan D vitamini on iki parmak bağırsağından emilerek kana karışır.

D vitamini yoğun olan gıdalar:
Alabalık, somon balığı, tavuk yumurtası, dana karaciğeri,
D vitamini kara hayvanlarında az bulunur. Deniz ürünlerinde ise bol miktarda bulunur. Sebzelerde; maydanoz, ısırgan, semizotu, brokoli, deniz börülcesi, kıvırcık marul, kaya kovuğunda bolca D vitamini bulunur.
GÜNEŞ IŞIĞININ; bitkilerin büyümesindeki rolü ve deri üzerindeki D vitamini aktarımından daha önemli işlevi ise;

BİYOLOJİK BEDEN VE RUHSAL BEDEN ÜZERİNDEKİ OLUMLU ETKİSİ
Deri üzerindeki etkilerinden daha fazla kalıcı faydaları bulunmaktadır.
Son yıllarda yapılan sayısız araştırmalarda güneş ışığı (D vitamini) akıl sağlığından, bağışıklık sistemine, kan şekeri düzenlemesine ve kanserlerden korumaya kadar pek çok konuda rol oynadığı keşfedilmiştir.
1980 yıllarında güneş ışığı (D vitamini) algılayıcılarının (hücre reseptörlerinin) keşfedilmesiyle güneş ışığından alınan D vitaminin, D hormonuna dönüştüğü ve daha geniş yelpazede faydaları anlaşılmıştır.
Güneş ışığından vücudumuza giren D vitaminin hücrelere girebilmesi için, öncelikle hücre reseptörüne alınması bağlanması gerekmekte ve reseptöre alınan D vitaminin sentezlenerek D hormonuna dönüşmesi ve hücre tarafından kullanılabilecek formata dönüşmesi gerekmektedir.
Hatta güneş ışığından alınan D vitamini D hormonuna dönüştükten sonra; hücre reseptörlerinde stoklanabilmekte, hücreler ihtiyaç halinde bu stoklardan kullanım yapabilmektedir.

Biyolojik bedenimizde görev yapan organlardan; mezenterler, yumurtalıklar, deri altı yağlar, prostat, kalp sinis düğümü, böbrek üstü bezleri, tiroit ve paratiroit bezleri, hipofiz bezi, karaciğer, amigdal, epifiz, mide, pankreas kadınlarda memeler, sinirleri çevreleyen miyelin yağ tabaka, beyinde hipotalamus ve organlarda, yoğun olarak reseptörler ve reseptör yüzeyinde yoğun olarak güneş ışığı algılayıcılar bulunmaktadır. Güneş ışığı algılayıcıları gündüz güneş ışığından D vitamini alarak hücre reseptörlerine aktarırlar. Reseptörler güneş ışığından alınan D vitamininden D hormonu sentezler ve hücreler tarafından kullanılabilmek için hazır bekletirler (stoklarlar).
D vitamini vücuttaki, kalsiyum ve fosforu dengeleyen bir hormondur. İnce bağırsaklarda kalsiyum ve fosfor emilimini koordine eder.
Güneş ışığı deride beta-endorfin ve nitrik oksit sentezlemesini sağlar.
D vitamini konsey başkanı Dr. John Cannel bazı hastalıklar tespit edildiğinde mutlaka D vitamini seviyesinin kontrol edilmesini önermektedir; kanser, şeker hastalığı, kireçlenme, Alzheimer, kronik ağrılar, zayıf bağışıklık hastalıklar, yüksek tansiyon, obezite, kas hastalıkları, cinsel isteksizlik hastalarda D vitamini seviye kontrolünü önermektedir.
PANKREAStaki beta hücrelerde, güneş ışığı D vitamini algılayıcılar bulunur. Pankreasta bu nedenle sabah 6 ile akşam 8 saatleri arasında insülin salgılaması düzenli olurken,
Akşam saat 8’den sonra insülin sentezlemesi yavaşlar.
Bu nedenle akşam 8’den sonra şekerli yiyecekler; özellikle glisemik indeksi yüksek yiyecekler yememeli. Çünkü, glisemik indeksi yüksek yiyecekler ve şekerli yiyecekler kana çok hızlı karışır. Bu da diyabet (şeker) hastalığına yol açar.
AKCİĞERdeki güneş ışığı D vitamini algılayıcılar gündüz saatlerinde sürfakdan madde salınımını artırırken (daha kolay nefes alma vermeyi koordine eder). Geceleri akciğer D vitamini algılayıcıları daha yavaş sürfaktan maddesi salgıladıklarından, nefes alama verme zorluğu oluşabilir.

Epifiz bezindeki güneş ışığı D vitamini algılayıcıları sabah 6 ile akşam 8 saatleri arasında gün ışığından aldıkları D vitaminini sentezleyerek, D hormonuna dönüştürürler ve gece 11 gibi D hormonu epifiz bezini uyararak (uyandırarak) melatonin (uyku) hormonu sentezler ve insanlar hatta tüm canlılar gece 11’den sonra derin uykuya girerler.
KALBİN üzerinde bulunan SİNÜS DÜĞÜMÜNDEKİ güneş ışığı algılayıcıları güneş ışığından aldıkları D vitaminini, gündüz reseptörlerinde D hormonuna dönüştürerek reseptörlerinde depolarlar. Kalbin kasılma ve uyarılma ihtiyacına göre D hormonunu kalp hücrelerine ve kaslarına aktarırlar. Gece yarısından sonra reseptörlerde azalan D hormonu eksikliğinden dolayı kalp alış hızı ve vurgu gücü düşer. Bu nedenle; kalp krizi gece ve sabaha karşı Sirkadiyen ritim bozukluğu meydana gelir.
Beyindeki (hipofiz, epifiz ve hipotalamus) güneş ışığı algılayıcıları gündüz, güneş ışığından aldıkları D vitaminini sentezleyerek D hormonuna dönüştürürler. Beyin organlarındaki hücre reseptörleri stokladıkları D hormonlarını vücudun tüm organları ile hem afferent (organlardan haber alabilmek) hem efferent (beynin organlara talimat götüren) işlemlerde D hormonunu kullanır.

Diğer yandan beyin hücrelerinde, oksitosin, endorfin, seratonin, dopamin, lesitin, triptofan sentezleme talimatlarını verir.
Tiroit bezindeki güneş ışığı algılayıcıları, güneş ışığından aldığı, D vitaminini reseptörlerde D hormonuna dönüştürür ve tiroit bezinin östrojen, testosteron, T hücreleri (antikor) sentezlemesini sağlar.
PROSTATtaki güneş ışığı algılayıcılar, gündüz güneş ışığından aldığı D vitaminini hücre reseptörlerine alırlar ve D hormonuna dönüştürerek, prostat ve cinsel organ hücrelerinin kullanımına aktarırlar. Prostat ile cinsel organ hücreleri arasında hem afferent, hem de efferent haberleşme sağlarlar. Prostat meni keseciğinin dolduğunu cinsel organa iletir. Cinsel organda prostata testislerde (keseciklerde) yeterince sperm oluştuğunu iletir. Prostat ile cinsel organ belli bir ahenk içinde görev yaparlar.

KADINLARDAKİ YUMURTALIK güneş ışığı algılayıcıları, güneş ışığından aldığı, D vitaminini hücre reseptörlerinde D hormonuna dönüştürerek stoklarlar. Yeterince D hormonu bulunmayan kadınlarda, regl düzensizliği ve over kisti (içi sıvı dolu kabarcıklar) oluşur.
Kadınlarda, memelerde, yumurtalıklarda, rahim içinde ve vajina içinde yoğun olarak güneş ışığı algılayıcıları bulunur. Güneş ışığından D vitamini alan algılayıcılar, D vitaminini hücre reseptörlerine aktarırlar, reseptörler D vitaminini D hormonuna dönüştürerek memelerle, tiroit bezi ile yumurtalıklarla, rahimle ve vajina ile hem afferent hem de efferent haberleşme ağında kullanırlar.
Östrojenin sentezlenmesi, yumurtanın döllenmesi, süt keseciklerinin süt sentezlemesi ve cinsel isteğin oluşması bu haberleşme ile bir ahenk içinde koordine olur.
BİLİNMEYEN RAHATSIZLIKLARI D VİTAMİNİ (HORMONU) YETERSİZLİĞİNDE ARAYIN!

HERBALİST RECEP EKİNCİ