HERKES İŞİNİ YAPSIN!


AK Parti Hatay İl Teşkilatı’nın, aralarında Hassa Belediye Başkanı Abdurrahman Demirel’in de bulunduğu 6 Büyükşehir Belediye Meclis Üyesini ihraç talebiyle disipline sevk ettiği konuşuluyor.. Eğer ki doğruysa..
Sırf kendi özgür düşüncesini ortaya koyup, hakkaniyete ‘evet’ diyenleri hangi suçluluk psikolojisiyle değerlendireceğiz?
Bana göre yanlış olan, bir başkasına doğru gelebilir..
Söz konusu memleketin herhangi bir köşesine hizmet etmek ise, doğru olanı konuşmak ne zamandan beri ‘disiplin’ suçu gerektirir?
Hatay’ın 3 ilçesinde içmesuyu ve kanalizasyon çalışması yapılacaksa, ve bunun için bir başka ilçenin belediye başkanı iseniz, buna ‘evet’ demek için grup kararı gerekir mi?
O kararı ‘evet’ demenin vicdanen sorumluluğu, grup kararından daha üstün değil midir?
Elbette ‘hayır’ diyenlerin gerekçelerini de anlıyorum.
Kim, paranın doğru hizmetlerde kullanılmasını istemez ki?
Ortada bir yanlış giden bir idare anlayışı varsa, bunun yolu ilgili mahkemelerdir.
Ama bu durum bir başka ilçenin hayati önem taşıyan yatırım projesine engel olamaz.
Hassa Belediye Başkanı Abdurrahman Demirel’i veya meclis üyeleri Ahmet Ak ve Mustafa Güven’in mazeretsiz olarak meclis toplantısına katılmamasının kabahati nedir?
Veya Kudret Özbakış, Mehmet Keleş ve Celalettin Yakut’un çekimser kalmaya hakkı yok mu?
Hatırlayın;
Bir vakit İskenderun Belediye Meclisi’nde İmar Limited Şirketi’nin yeniden aktif hale gelmesi konuşuluyordu. Belediye Başkanı Seyfi Dingil çok istemesine rağmen, AK Partili birçok meclis üyesi ‘hayır’ dedi. Bu durum ‘disiplin’ suçu gerektirdi mi?
Neymiş;
Hatay Büyükşehir Belediye Başkanı Lütfü Savaş 4 bin 500 işçi çalıştırıyormuş..
HBB bu yönetim anlayışıyla batarmış!
Ama gerçek şu ki;
HBB 1 milyar lira olan borcunu, 800 milyon liraya düşürmedi mi?
Bunu da Lütfü Başkan açıkça dillendirmedi mi?
Kaldı ki, İlçe belediyelerinde referandumdan önce yüzlerce kişi, Hükümet’in oluruyla İŞKUR vasıtasıyla işe alınmadı mı? Oysa Seyfi Başkan’a sorsanız, “Fazla işçi çalıştırıyoruz. İller Bankası’ndan gelen paranın tamamı çalışanlara ödeniyor” diyerek, şikayet etmiyor muydu?
Bugün neden o şikayetten eser yok?
Reyhanlı’da 1000’e yakın korucu alınmadı mı?
Daha önceki gün, Valilik ve kaymakamlıklara binlerce personelin alınacağı duyurulmadı mı?
Orman İşletme Müdürlüğü işçi alımı yapmadı mı?
Neden Büyükşehir Belediyesi yapınca, kıyamet kopuyor?
Hem işsizlik nasıl önlenecek?
İnsanları doğru yerlerde, ihtiyaç halindeki birimlerde çalıştırdıktan sonra, neden bu alımlar mesele olsun ki?
Bir başka mesele de kiralık araçların varlığı..
Hatay Büyükşehir Belediyesi bu işe milyon liralar harcamış..
Sıfırdan alsa, 15 ilçede yüzlerce araç demek..
Bütçesi yeter mi?
Ama bunu dert eden çevreler var..
Sanki hiçbir belediye kiralık araç kullanmıyormuş gibi, tek bir hedefe odaklanıyorlar.
Ben bu çıkışların, şikayetlerin gereksiz olduğunu düşünüyorum.
Şimdiden meclis üyelerine baskı kurarsanız, o isimleri kaybedersiniz.
Geçtiğimiz yıl bunun örneklerini gördük.
Herkes aynı şeyi ya da direktiflerle konuşmak zorunda değil.
Siyaset yapılır, doğrudur.. Ama memleketin çıkarlarını ‘siyasi’ kararlardan üstün tutmak, meclis üyelerinin görevidir.
Bırakın da herkes işini yapsın, ama doğru yapsın!
Tasarruf ölçüleri dahilinde, israfa yönelmeden ne gerekiyorsa yapılsın!

BÖYLE GİTMEZ!
Hafta sonu spor programlarını izliyorum. Sivasspor ve Yeni Malatyaspor Süper Lig’e çıktı, hayırlı olsun! Hatayspor ise 1. Lig yolunda penaltılardan döndü.
Muhtemelen İskenderun’un ahı değmiştir.
Çünkü önceki yıl da aynı kaderi yaşadı. Son maçında Antalya’nın ilçesi Alanya takımına direnemedi, bir üst lige çıkamadı..
Oysa Alanyaspor ilçe takımıydı. Onlar şimdi Süper Lig’de..
Yeni Malatyaspor ise, en son 3. Lig’te iken Payasspor ile karşılaşmıştı.
O maçı izlemiştim. Hatta maçta olaylar da yaşanmıştı.
Görüyorum ki; o günden bu yana..
Herkes bir oldu, güçbirliği oluşturdu, tek vücut olup, Yeni Malatyaspor’u Süper Lig’e çıkardılar. Hem Süper Lig’deki Akhisar da, Manisa’nın ilçesi değil mi?
Bizim burada halen Hatayspor mu, ilçe takımı mı diye ayırım peşindeyiz.
Sahipsizlikten İskenderunspor’u böldük, bölüştürdük.
Birleşemiyoruz bir türlü..
Çıkış noktamız olan BAL Ligi’ndeki İskenderunspor 1967’yi görmek istemiyoruz.
Oradan yürüyüp, takımı Süper Lig ayarına taşımak istemiyoruz.
Erzin, Payas, Kırıkhan, 3. Lig’de.. İskenderunspor yok..
Olsa ne fark eder, sahip çıkmayarak düşürmedik mi?
Aynı şeyleri yaşamayacağımızın garantisi var mı?
Hiçbirimizde heyecan yok, istek yok!
Oysa o televizyon programında gönül isterdi ki, Süper Lig’e çıkan bir takımımız anons edilseydi. Yine olmadı!
Bu ilgisizlikle sittin sene ‘hayaliyle’ yaşarız!

ŞU TRAFİK VAR YA..
İskenderun’da artık günün her saatinde trafik yoğunluğu yaşamak mümkün.
Öğlenleri servis araçlarından geçilmiyor..
Dolmuşlar, otobüsleri saymıyorum bile..
Akşam saatlerinde ortalık zaten yıkılıyor..
En büyük sorun da, trafiği rahatlatması amacıyla konulan trafik lambaları..
Fener Caddesi’nden Pac’a doğru geldiğinizde, 15 saniye ile sınırlı yeşil ışık yanıyor.
Sonrasında 70 saniye kırmızıya dönüyor..
Caddelerde ilerlerken, her köşe başında zırt pırt kırmızıya dönen lambalar var.
Yeşil dalga arayın ki bulasınız..
Karaağaç yolunda aynı keza, her ilerlemenin sonunda bir kırmızı ışık yanıyor..
Memo restoran’dan sonra bir yeşil dalga var.. O da sizi Mete Aslan Bulvarı’na kadar taşıyor..
Öyle rahat ki? Onun dışında bir örnek yok gibi..
Artık iş çıkışında, ara sokaklardan geçer olduk.
Orada da gelişgüzel parklar sinir kat sayınızı yükseltiyor.
Bir de yeşil ışık yandığında kaplumbağa hızında ilerleyen araç sürücüleri sabrınızı sınıyor.
Allah aşkına ya çözüm üretin, ya da trafik lambalarını kaldırın.
Biz birbirimizi idare ederiz!

BİR SORUM OLACAK
Ulucami Caddesi Kaptan Paşa cami önündeki dolmuş durağını ‘trafik yoğunluğu’ bahanesiyle iptal edip, ‘indirme/bindirme’ yerini ücretli otoparka dönüştürmekle neyi amaçlıyorsunuz?
Daha fazla para mı, yoksa yoğunluğu iki katına çıkarmak mı?