GELECEK BİZİM, SAHİP ÇIKALIM!


Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün, gençliğe olan inancı ve duygularına dair şu sözlerini unutmak mümkün mü? Hatırlayalım; “Zaten her şey unutulur. Fakat biz, her şeyi gençliğe bırakacağız. O gençlik ki, hiç bir şeyi unutmayacaktır, geleceğin ümidi, ışık saçan çiçekleri onlardır. Bütün ümidim gençliktedir.”
Atatürk bir sözünde ise, “Türk gençliğine güven sonsuzdur ve Türk gençliği ile övünülür” demişti.
Atatürk, herkesin umudunu kaybettiği ve gelecek kaygısı içine düştüğü yıllarda gençlere duyduğu güveni işte bu sözlerle anımsatıyordu.
Kaldı ki, “Genç fikirli demek doğruyu gören ve anlayan gerçek fikirli demektir” ifadesini bu anlamı açıklamak üzere kullanmıştır.
Bugün referandum sürecinde 18 yaşında bir gencimizin seçilebilmesi için en çok CHP’nin destek vermesi gerekmiyor mu?
Ama tutturmuşlar, ‘olmaz’ diye..
Hatırlayın;
Çanakkale Savaşı’nda, Türkiye genelindeki liselerin son sınıfında okuyan ve eli silah tutan çoçuk askerler cepheye götürülecekti. Gözlerini kırpmadan çıktıklar yola, arkalarına bakmadan da gittiler Çanakkale’ye.. Ve vurulup düştüler siperlere.
Onlar da binlercesi gibi, tarihe ‘meçhul çocuk askerler’ olarak geçti.
Çanakkale Destanı’nı yaratan küçük mehmetçiklerden söz ediyoruz.
Ve çoğu da geri dönmedi. Savaşın yaşandığı 1915 yılında 3 lise hiç mezun veremedi.
Vatanımızın kurtuluşu sürecinde kimlerin kahramanlık öyküleri yoktu ki?
Unutulur mu?
Şimdi günümüzde, pırıl pırıl, okuyan, geleceğe dair görüşleriyle katkı sunabilecek, akıllı gençlerimizin seçilme yaşıyla ilgili tartışmalar yaşıyoruz.
CHP bu maddeye neden karşı çıkıyor?
18 yaşında bir gencimizden mucit çıkmaz mı?
Onlar parlak fikirleriyle Türkiye’ye katkı sunamazlar mı?
Siyasette olsalar ne değişir?
Hem, yeni sistemde 600 milletvekilinin hepsi 18 yaşında olacak diye bir kaide mi var? Keşke olsa..
Gençlerimizi günümüzde şımartmak, her dediğine ‘evet’ demek yerine, onlara sorumluluklar yüklesek.. Neler yapabileceklerini görebilsek.. Bilim, kültür, sanat, spor, hatta siyasette bile hayal edebildiklerinin bir tık ötesini okuyabilsek..
Belki de yol haritamız daha farklı olabilirdi.
Bugün en büyük yatırımı aslında gençlerimize yapmalıyız..
Dünya ile yarışmamızda en büyük etken budur.
Gereksiz kutuplaşmalarla, sadece kavgaya dayalı siyasi anlayışla, kolay para kazanmanın yolunu tutturmak, gençlerimizi dipsiz kuyuya sürüklemekle eş değerdir.. Ki, bu yaşam biçimi, öfkenin diliyle gençlerimizi eziyor..
Bunu mu istiyoruz?
Geçtiğimiz haftasonu, ‘Gizli Sayılar’ filmini izledim.
Gerçek bir hayattan uyarlandığı için dikkatimi daha çok çekti.
İzleyenler bilir;
ABD Uzay Araştırmaları Birimi’nin başındaki Al Harrison, aralarında siyah kadın matematikçi Katherine Goble Johnson’ın da bulunduğu özel bir ekip kurar. Matematik ve fizik dehası Johnson ile birlikte bir başka matematikçi Dorothy Vaughan ve mühendis Mary Jackson, çalıştıkları kurumda karşılaştıkları bütün ayrımcı kurallara rağmen, Amerika’nın uzaya insan gönderme araştırmalarında hayati önemde işler başaracak, birçok önyargıyı yıkmayı başaracaklardır.
Dahası; bu başarının tarihi, 1961-62 yıllarını kapsıyor..
Öğrendim ki;
Uzaya çıkan ilk insan, Rus Yuri Gagarin’di. ABD ise arkasından geliyor.
Zaten film bu ayrıntılara da değiniyor..
Biraz araştırdım;
Sovyetler’de, 60’ların başlarında, kimya dalında doktora yapanların yarısına yakını kadındı. Amerika’da bu oran 20’ye 1’di. Ruslar ilk kadın kozmonotlarını uzaya 1963’te göndermişlerdi. Amerika’da aynı şeyi yapması için Sally Ride’a ancak 20 yıl sonra izin çıktı.
Peki biz ne yapmışsız?
10 yılda bir darbe ve koalisyonlu hükümetler seçmişsiz!
Çözüm oldu mu?
Şimdi soruyorum;
Bizler kavga etmek yerine, neden enerjimizi daha verimli çalışmalara harcamıyoruz?
Biliyorsunuz ki, Türkiye henüz son on yılda; milli tank, milli piyade tüfeği, milli helikopter, gemi ve insansız hava aracı gibi yerli yapımlara yöneldi.
Milli savunmadaki bu dönüşüm elbette ki göğsümüzü kabartıyor, gururlanıyoruz!
Ama yetmez!
Bugün her alanda başarılı olmak için gençlerimize, kadınlarımıza da güvenmek zorundayız! Orta yolu bulmak, hep birlikte ‘ayırım’ yapmadan kafa yormak zorundayız!
Bunun için de kavga etmek yerine, bu enerjinin Türkiye’ye katkısını görmeliyiz. Gelecek bizim, sahip çıkalım!