VALİ ATA’DAN ACI İTİRAF


Tarih, 19 Haziran 2015.. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Edoğan, “Eğitimde istediğimiz yerde değiliz” diyordu.
Aradan 2 yıl geçti..
Önceki gün de, 2017-2018 Akademik Yılı Açılış Töreni’nde özeleştiride bulundu. Erdoğan “İki alanda arzu ettiğimiz gelişmeyi sağlayamadık. Bunlar eğitim ve öğretimdir. Kültürdür” açıklamasını yaptı. Bırakın son iki yılı, 15 yılda ne değişti?
Çağdaş ve kaliteli bir eğitim modeli için daha kaç yıl bekleyeceğiz?
Hatay Valisi Erdal Ata, İskenderun Ramada Oteli’ndeki muhtarlar buluşmasında, eğitimdeki eksikliklere değindi.
Öğrendik ki; eğitimle ilgili 15 tane ortaokul, 10 tane ilkokulumuzda ikili eğitim yapılıyor.
Okullarımızın sayısı yetersiz.
Halen derslik başına düşen öğrenci sayısını 30’un altına indiremedik.
Peki sebebi nedir?
İşte tam bu noktada Vali Ata acı bir itirafta bulunuyor. Dedi ki;
“Ben meslek hayatım boyunca görev yaptığım yerde ‘burada yeteri kadar eğitim alanı ayrılmıştır’ diyebileceğim bir yere rastlamadım. Burada da aynı sorunları yaşıyorum. Bunları söylerken kimseyi suçlamıyorum. Bu durum, geçmişten gelen sorunlar yumağının büyüyerek artmasından kaynaklanıyor. Ama hiç değilse bundan sonraki süreçte hem Büyükşehir Belediyesi’nin hem de ilçe belediyelerinin bu konuda duyarlı olması lazım.”
Sayın valimiz daha ne desin? Lafı gediğine oturtmuş!
Vali Erdal Ata’nın hassasiyet vurgusu tamam da, Türkiye genelindeki bu sorumsuzluğa ‘dur’ demesi gerekenler ne iş yaptı? Bunca yıldır yerel yönetimlere “eğitim alanlarına öncelik tanıyın” denmemiş olması, rant kapısını aralamıyor mu?
Örneğin, halı hazırda Hatay Büyükşehir Belediyesi şu an 5000’lik planı hazırlarken, ‘Eğitim alanı’ vurgusu yapılıyor mudur?
İmar planı yapılırken imara açılan yerlerde yeteri kadar eğitim alanı bırakıldığını nasıl bileceğiz?
Bizde bir kaide var, değişmiyor nedense..
Ha bire konuta yer açacak, ranta imkan taşıyacak, kat yoğunlukları peşindeyiz.
Eğitim alanını düşünen kim?
Günümüze dek, Meydan Mahallesi’nde bir okul yapılmamış olmasına ne diyeceğiz?

MERKEZİ OKULLARIN YÜKÜNE HAFİFLETMEYECEK MİYİZ?
İşte size fırsat;
HBB’nin imar planına yeni eğitim yerlerini dahil edelim;
Geçmişte defalarca yazdım;
İkem Koleji civarında planda görünen fuar alanı var.
Adı var, kendisi yok!
Yüzlerce dönüm arazi ne işi yarıyor?
İlla ki günü geldiğinde konut mu dikeceğiz?
Yine mi rant?!
İskenderun’a 900 yataklı yeni bir hastaneden söz ediyoruz, ama merkezi okullarımızı tek bir çatı altında toplayacak yeni bir oluşumu kulak arkası yapıyoruz. Neden?
İskenderun şehir merkezindeki öğrenci yükünü, 100 dönüm fuar alanına neden taşıyamıyoruz?
Mithat Paşa’nın yeri sit alan değil mi? İskenderun Lisesi’nin tarihi binasına dokunabiliyor musunuz? Yarın bir gün okul depreme dayanıksız hale geldiğinde ne yapacağız?
Bir çivi bile çaktırmazlar adama..
Oysa, imar planında fuar alanı eğitim alanına dönüşse, oraya en az 5 okul kazandırabiliriz.
Etrafına spor tesislerini de dahil ettik mi, Avrupa standartlarında eşdeğer bir kazanım elde ederiz, fena mı? Böylesine devasa bir kompleks İskenderun’daki trafik yoğunluğuna merhem olmaz mı?
Bir örnek daha;
32 derslikli Nuri Üysen Ortaokulu 6 dönüme konuşlandırıldı.
Eski karayolları arazisinde cami, kültür merkezi düşünüldüğü bir parkın köşesine neden 6 dönüme yeni bir eğitim alanı kazandıramıyoruz? Okulun önceliği yok mu?
Namık Kemal, Mithatpaşa, 5 Temmuz’un yoğunluğunu bu şekilde düşüremez miyiz?
Daha verecek örneğimiz çok..
Toprak Mahsülleri Ofisi’ne ait Karaağaç’ta 46 dönüm eğitim alanı var.
Neden değerlendirmiyoruz?
Diyorum ya, örnek çok.. Ama nedense imar planında duyarlılığımızı kaybediyoruz!
Madem sayın valimiz ciddi bir konuya değindi, o halde belediye başkanları, milletvekilleriyle bir araya gelip, ‘kampüs’ ayarında yeni eğitim yapılanması için bir işaret fişeği yakabilir..
İlk iş olarak da, imar planına bir el atsınlar ki, geleceği dair umudumuz olsun!

BÜLTENLE YETİNİYORUZ!
Muhtarlar toplantısı basına kapalı olduğu için o toplantıya katılanlar aracılığıyla bazı konular hakkında bilgi sahibi olduk. Hayırdır, Kanun Hükmünde Kararname kapsamında ‘Muhtarlar Buluşması basına kapalı gerçekleşir” diye bir hüküm mü var?
Geçenlerde ‘EXPO 2021 HATAY’ toplantısı da İskenderun’da basına kapalıydı.
Ne iş? Basın olayı çarpıtır diye bir endişeniz mi var? Yoksa, duyrulmasını mı istemiyorsunuz?
O halde sosyal medyada ne diye fotoğraf paylaşıyorsunuz?
Ya da haberi bültenleştirip, basına sadece duyurmak istediklerinizi neden kalıba döküyorsunuz?
Hadi basını çağırmıyorsunuz.. İyi di sivil toplum kuruluşlarını davet ederken, İskenderun Gazeteciler Cemiyeti’ni neden listenin dışında tutuyorsunuz?
Anlayamadım..

ÇOCUKLARIN CAN GÜVENLİĞİ
Dedim ya.. Ramada’daki toplantının içeriğini, sorun ve talepleri muhtarlardan, STK’nın temsilcilerinden öğrendik.
İşte acı bir detay daha;
Numune Mahallesi’nde bir okulda ihate duvarı yok, içeriye giren çıkanların kim olduğu bilinmiyor.
Çocuklarımızın can güvenliği ne olacak?
Milli Eğitim Müdürü diyor ki, “okulu yıkıp, yerine yenisi yapılacak diye gerek görmedik”, iyi mi?
Bu mudur yani? Mazareti kabahatinden daha büyük!
Peki, henüz Türkçe bilmeyen Suriyeli öğrenciler, ne diye bizim çocuklarla aynı sınıfta eğitim görüyor? Bu durum eğitim karmaşıklığına yol açmayacak mı?
Bu sıkıntılar sorun teşkil etmiyor mu?

SIRADA HANGİ VAKIF, HANGİ CEMAAT VAR?
Geçelim;
İskenderun’da İTSO’nun, ATSİAD’ın, Kızılay’ın ‘yurt’ için, ‘huzurevi’ için başvurusu var, ilgilenen yok. Ama birçok eğitim alanı hususunda, TÜRGEV’e, İlim Yayma Cemiyeti’ne, cemaatlere yer gösterebiliyoruz. Buna ayrımcılık denmez mi?
Devletin imkanlarıyla veya hayırseverlerin katkılarıyla okul yapmak neden zor geliyor?
Nedir bu cemaat aşkı böyle?
Birçok yurtta da varlıklarını gözlemliyoruz.
Oysa İskenderun’daki toplantıda yurtların fiziki koşulları da tartışıldı.
Değişen birşey var mı?
Gençlerimiz ne zaman rahat edecek?
En başından üniversiteli gençler halen burada iki dolmuş değiştirmek zorunda kalıyor..
Bu sebeple;
Gençlerin birçoğu eğitim saatleri dışında çalışmak zorunda kalıyor.
Parası olsa, iki kilometre yürümek zorunda kalır mıydı?
İskenderun Teknik Üniversitesi’nin önünde gençler karşıdan karşıya geçemiyor.
Meslek Yüksekokulu’nda halen bir üst geçit yapılamadı.
Bunları konuşmayacak mıyız?

DAĞITIM BEDELİ, YATIRIM BEDELİ..
Vali Erdal Ata’nın başkanlık ettiği toplantıda Enerjisa ile alakalı sorular da iletildi.
Faturalardaki ‘Dağıtım bedeli’ halen gizliliğini koruyor.
Her yerden şikayet yağıyor.
Bir muhtarımız dillendirdi, Enerjisa’dan bir yetkili zahmet buyurdu, açıkladı.
Edindiğim bilgiye göre ‘dağıtım bedeli’ hakkında söylediği şu;
“Sayaç okuma bedeli, yatırım bedeli vesaire..”
İşte zurnanın zırt dediği yer burası..
Meğerse İskenderun’da elektrik telleri yer altına alındı, “Şu kadar ödenek istedik, programa aldırdık” diye yapılan açıklamaların altından ‘dağıtım bedeli” çıkıyormuş.
Bakanlık para gönderiyor.. İlgili yatırımcı kuruluş da, yine bakanlığın izniyle, bu parayı aylık dilimler halinde, üstelik süresiz bizden talep ediyor..
Az buz da değil.. Elektrik tüketimi maliyetinin neredeyse yarısı kadar!
İşin acı tarafı; tüketim arttıkça, dağıtım bedeli maliyeti de artıyor..
Hak mı bu şimdi? Bu uygulamanın neresi adil?
Bir gün dağıtım bedeli yatırımları karşılayamaz hale geldiğinde, personelin ulaşım bedeli, kapıyı açma bedeli, “ev sahibi evde yoktu, ikinci kez geldim” bedeli mi olacak?
Korkarım, gün gelecek sokaklardaki aydınlatma direklerinin faturasını da ‘çevre aydınlatma’ bedeli diye bize yükleyecekler.. Çünkü ‘bedel’ diye başlayan ödeme emirlerinin sonu gelmiyor..
Kanal kullanım bedeli..
Kirli atık bedeli..
Çevre temizlik, iletişim, benzin..
Bitmiyor.. Bitmiyor!
Nefes alırken bile bedel ödüyoruz. Her taraf toz duman..
Onun da vergisi yok mu?

’15 GÜNDE YAPARIZ’ DEDİLER, ARADAN 1 YIL GEÇTİ
MHP Belediye Meclis Üyesi İbrahim Yavuz, stadyum yolu civarında Feyezan kanalını set halinde kesen toprak yığınını işaret ederek, olası şiddetli bir yağmurda felakete yol açacağını defalarca söyledi. En son, 6 Eylül’de mecliste yeniden gümdeme getirdi. Dedi ki; “Okullar açılacak bu köprünün akibeti ne olacak?” O vakit, Belediye Başkanı Seyfi Dingil ilgili birimlere “15 gün içinde bitsin” diye talimat verdi. Aradan üç hafta geçti, üstelik okullar açıldı ama tık yok..
Dün Meteorolji uyardı. Yakında yağmur var..
Peki çocuklarımız sağanak yağmur altında o toprak örtünün üzerinden mi geçecek? Hiç mi vicdanınız sızlamıyor?Tam bir yıldır, önemsiz bir hadiseymiş gibi sürekli köprü meselesini öteliyoruz..O toprak yığınını ‘çözüm’ diye görüp, altına sadece bir boru döşeyip, suyun şiddetini düşüreceğini sanan nitelikli elemanlar ya diplomayı yırtsın ya da işi gücü bırakıp, memleketi terketsin..Merak ediyorum;Allah korusun ama şiddetli bir yağmurda oradaki olası bir tahribat, taşkınlık ihtimali, Seyfi Başkan’ı rahatsız etmiyor mu?