SURATSIZ EMOJİLER GİBİYİZ!


Son bir haftadır gazetede yaptığımız haberlerin resimlerine bakıyorum..
Hiçbirimizin yüzü gülmüyor!
Donuk, soğuk, düşen bir surat ifadesi görüyorum..
Misal ‘Dayanışma yemeği’ var..
Beden orada, kafa başka yerde..
Kimi zaman güzel bir proje tanıtılıyor, objektiflerde asık suratlar..
Kafa bir milyon!
Bin bir türü insanlık hali durumu içinde ‘samimiyet’ arıyoruz..
Beyin, her vakit olay inceleme aracı gibi..
Bir sorundan ötekine yetişmeye çalışıyor..
İp uçları ele veriyor, ama dil konuşamıyor!
Yüz hatlarımız kelepçeli, prangalar yerinden oynamıyor..
Komut hep öfkeyi işaret ediyor..
Evden işe.. İşten eve giderken her yanımda görüyorum;
Trafikte..
Telefon başında..
Tezgahlarda..
Dolmuşta giderken bile..
Yüzümüz düşüyor!
Kolay sinirleniyoruz..
Yüreğimiz koca bir kahkaha patlatmak istiyor, ama yorgun..
Frenliyoruz duygularımızı..
Gülümsemek ayıplanacakmış gibi..
Dokuz kusurlu hareketten biri gibi geliyor çoğu zaman..
İçimize kapandık, birbirimizden korkar hale geldik..
Sosyal medyanın ‘sanal’ tuzağı içinde boğuluyoruz!
Orada gülüyor, TV’lerde neşeleniyoruz..
O da fişi çekene kadar!
Herkesin kafasında bir hesap.. Ve o hesabın içinde tutunmaya çalışan bir hayat!
Eskiden de böyle miydi?
Yolda yürürken yüzümüz hep yere mi bakıyordu?
Selam vermekten kaçınıyor muyduk?
Hatırlıyorum da;
Geçtiğimiz yıllarda TÜMSİAD’ın ‘selamlaşmak’ üzerine bir projesi vardı..
Doğal..
Samimi..
İçten bulmuştum..
Ne oldu?
Niye tutmadı?
Çünkü özümüzü birşeyler kemirmeye başladı..
Evde perdeleri kapatıyoruz..
Dışarıda herkes birbirine potansiyel suçlu olarak bakıyor.. Buna sebep olan sadece siyaset mi?
Haber bültenlerine yansıyan insanlık dışı olayların sebebi, ahlaksızlık mı?
Vicdanımıza ne oldu?
Merhamet duygularımız ne ara tarumar oldu?
Sorunun bir basamağı para mı?
İyi de eskiden daha fakirdik.. Ama mutluyduk, huzurluyduk!
Bugün niye böyleyiz?
Yapmacık ve suratsız!
İçten gülmüyoruz, gülemiyoruz..
Samimiyet hatıralarda kaldı..
Sürekli dağınık kafa, dağınık hayatlar..
İstediğimiz bu mu?
Somurtan emojiler gibi olmak mı?