DEPREMİ UNUTACAK MIYIZ?


Ne zaman ülkemizde, komşu ülkelerde bir deprem olsa, hepimiz konuşuyoruz, ama bir ay geçmeden herşeyi unutuyoruz.
Örneğin en son Ege açıklarındaki deprem sonrası Çevre Bakanı Mehmet Özhaseki belediye başkanlarına yapılaşma uyarısı yaptı. Nasıl olacak bu?
Daha İskenderun’da kentsel dönüşüme başlayamadık!
Türkiye’de 7.5 milyon binanın deprem riski taşıdığını ve büyük bölümünün yıkılması gerektiğini hepimiz biliyoruz. Peki, nasıl olacak bu?
Bakan Özhaseki, kentsel dönüşüm konusunda yeni düzenlemenin yakında TBMM’ye sunulacağını söyledi. İyi de kapsamı nedir? Bu düzenleme mağduriyeti önleyecek mi?
Henüz bilmiyoruz.. Ama imar hareketleri ve ruhsatlar konusunda daha duyarlı ve dikkat olmamız gerektiğini biliyorum. Demem o ki;
Depremlere karşı, sağlam zemin ve buna dayanıklı yapılarla önlem alabiliriz..
Peki, yurtdışından ne idüğü belirsiz kalitesiz demir ithalatına izin verirseniz, tedbiri konuşmak mümkün mü?
Kötü yapılaşmaları görmezden gelerek, deprem gerçeğini daha ne kadar öteleyebiliriz?
İmar planlı delinirse, kaçak yapılaşma olursa, belediyeler buna çanak tutarsa, insanlar ne yazık ki en ufak bir sarsıntıda dışarı çıkar. Mal ve can kaybı olur.
Bunları konuşmayacak mıyız?

HASTANEDE ‘İLETİŞİM EĞİTİMİ’..
Geçtiğimiz Cuma günü havale geçiren bir bebeğin, EMAR çekilmeden önce uyutulması gerektiği için 5 gün yeni Devlet Hastanesi’nde beklemek zorunda kaldığını, sosyal medyadaki sayfamda yazdım. O yazıyı bugün ki gazetede çıkmasını bekleyemezdim.
Zaten 5 gündür yoğun bakımdaydı..
Üstelik EEG’si tamamlandıktan sonra, bir türlü EMAR’ı çekilemedi..
Çünkü hasta bebek olunca, uyutmak gerekiyordu..Çocuk kucakta uyutuluyordu, ama EMAR eski SSK binasında olunca her seferinde uyanıyordu.
EMAR’ı da çekilemediği için hastalığın adı konulamadı bir türlü..
Bana göre, ailenin, çocuğun yaşadıkları eziyetti. O yüzden bu durumu eleştirdim.
Allah korusun.. O süre içinde çocuğun başına birşey gelebilirdi..
Yazımın içeriğinde “adı hastane olan bir kurumda tıbbı ekipmanları ayırmak da ne demek?” diye sordum.. Dahası şöyle bir ifade kullandım;
“Görevini layıkıyla yapanları tenzih ediyorum. Ama birçok şikayet geldiği için konu hassas!
Diyorum ki; Hastanedeki sağlık görevlisi veya hemşirelerin elindeki telefonu mesai saati içinde toplayın.. Ya da sosyal medya uygulamalarını telefonlardan silin.. Hasta yakını geliyor, gözleri halen telefonda.. Bunlar Facebook, İnstagram sağlık görevlisi mi, yoksa hastanenin mi?”
Hakikaten usandık!
Buna ancak ‘sorumsuzluk’ diyebiliriz.
Aynı gün yazımın altına çok sayıda yorum yapıldı.
Bir çoğu da bu duruma öfkeliydi, benim gibi..
O saatlerde İskenderun Devlet Hastanesi Genel Koordinatörü Dr. Veysel Yıldırım aradı..
Sağolsun.. Olaya hemen müdahale etti, işlemin hızlanmasını sağlayarak, sağlık görevlilerine gerekli uyarıları yaptı. Kaldı ki, personele yönelik hemen ‘İletişim Eğitimi’ verileceğini hatırlatarak, “Bu ciddi bir olay, taviz vermemiz mümkün değil” dedi.
Olması gereken de budur zaten..
Bu arada Dr. Veysel Yıldırım, EMAR’ın pahalı bir ekipman olması sebebiyle, ikinci bir alımın söz konusu olmadığını belirterek, Ziraat Bahçesi’nde yapılması planlanan yeni hastane ile her iki kurumun tek çatı altında toplanacağını söyledi. Dr. Veysel Yıldırım “Buna ihtiyacımız var” diyerek, herkesin desteğine ihtiyaç duyduklarını aktardı..
Bu konu zaten, Milletvekili Orhan Karasayar ve Hatay Valisi Erdal Ata’nın takibinde..
Bir de ‘yeşilin korunması açısından endişesini dile getiren çevreler de yok değil..
Bana sorarsanız, buna artık İskenderunlular karar vermeli..

SAAT KULESİNE YAKIŞIYOR MU?
Cumhuriyet Meydanı’na bir saat kulesi diktiler.. Eyvallah, ‘sembol olsun’ diye sesimizi çıkarmadık..
Ama o kulenin etrafına döşenen kablolar da neyin nesi?
Işıklandırma için mi döşendi, veya sırf o estetiği bozsun diye mi, kasten mi o kabloyu çevirdiler? Anlayamadım..
Artık ofislerde, işyerlerinde bile bilgisayar ya da modem kabloları görülmesin, çirkin görüntü ortadan kalksın diye saten alçının içine gömüyorlar..
Oysa belediye, göstere göstere, açıktan çeviriyor..
Vallahi bravo..
Hadi kabloyu çevirdiniz, onu plastik bandla tutturmak hangi mucidin işi?
Parlak fikrinden ötürü, belediyece ödüllendirilmeli, diye düşünüyorum..
Burada görmeyeni, duymayanı, ilgilenmemeyi ‘meziyet’ sahibi görüyorlar da ondan..
Yazın bir kenara;
O saat kulesinin dış cephesi birkaç aya kadar yıpranacak.
Artık boyar dururuz!