Dün Başbakan Binali Yıldırım, “dikey büyüme istemiyoruz, yeşil anlara ağırlık verin, sosyal donatılar çok daha fazla olsun” dedi.
Benzer bir cümleyi geçenlerde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da söylemişti.
Demek istiyorlar ki, yatay mimariyi tercih edin.
Çocuklara, gençlere, kadınlara, engellilere, bütün vatandaşlarımızın ihtiyaçlarına cevap verecek şekilde planlama yapın.
İyi de çevremize baktığımızda, olup bitenler aynı şeyi söylemiyor..
TOKİ bile 10 katın aşağısında konut yapmıyor.
Hem İskenderun’un her yeri bitişik nizamdan geçilmiyor.
Dikey büyüme aldı başını gidiyor..
Hilton Oteli ve rezidans, 16-17 kat yüksekliğinde..
Nardüzü’nde müteahhidi iflas eden firma, 25 kat yüksekliğinde 3 blok bina dikti..
Şimdi ortalıkta yok!
Nereye baksanız, 16 kat sınırı ‘yatay’ ölçü olarak görülüyor..
Sahilde bile binalar 12 kattan aşağı değil.
Kentsel dönüşüm projeleri sorunlu ilerliyor..
Birçok mahallede binalar 50-60 yılın üzerinde yaşa sahip.
Peki değişim ne zaman olacak?
Deprem gerçeğine daha ne kadar ‘suskun’ kalacağız?
Önceki gün, Yıldız Teknik Üniversitesi’nden Prof. Dr. Şükrü Ersoy, İTSO’da sunum yaptı.
Hatay’da, 7’den büyük deprem ile Doğu Akdeniz’in de tusunami tehlikesiyle karşı karşıya bulunduğunu söyledi. Ancak bu konuşmayı yaparken, toplantı salonunda 20 kişi ya vardı, ya yoktu.. Sanırım, ‘İskenderun Çevresi Afet potansiyeli’ni bize birşey ifade etmiyor..
Çok da ilgili değiliz yani.
Oysa, Hatay’ın deprem tarihçesi sabıkalı!
Türkiye’nin şehirleri birer birer sallanıyor.
Prof. Dr. Şükrü Ersoy diyor ki;
İskenderun ve çevresinin deprem potansiyelini kabul etmemiz gerekir.
19. yüzyılın sonuna kadar pek çok deprem olmuş.
300 bin ölümlü, 260 bin ölümlü, 80 bin ölümlü büyük depremler var..
Sonra durmuş!Gecikmiş depremler de 7’den büyük depremlerin habercisi..
Prof. Dr. Şükrü Ersoy en keskin haliyle şöyle diyor;
“Aklınızı başınıza alın, ev yapıyorsanız adam gibi yapın!’
Nasıl olacak bu?
İskenderun depreme hazır mı?
İnsanların sığınacağı yerler kaldı mı?
Eğitim ve yeşil alanları, sosyal tesisleri ile adeta bir külliye gibi eser koyabildik mi?
TOKİ’ye bel bağlamaktansa, işi dağıtabildik mi?
Belediyelere hem finans hem kaynak desteği verebildik mi?
Bürokrasiyi azaltabildik mi?
Dönüşüm alanları için imar askı planlarını azaltabildik mi?.
Alan bazlı dönüşüme teşvik koyabildik mi?
Üzgünüm ama, sorun yumağı halen büyüyüp daha da karmaşık hale geliyor..
Bunun için yapmamız gereken tek şey;
Değişime ‘samimiyet’le odaklanmak ve gerekli kolaylığı sağlamak olmalıdır.
İskenderun’un, Hatay’ın depremi beklemeye tahammülü yok..