İskenderun il olmasıyla ilgili bir süredir yazı yazmıyordum.
Çünkü, tarih kitaplarını okumakla, belgeleri taramakla meşguldüm.
Önüme neler çıktı neler..
Hatay’ın Anavatana katılma sürecinde İskenderun’un rolü nedir?
Ulu Önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün, Hatay Devlet Başkanı Tayfur (Mursaloğlu) Sökmen ile birlikte yürüttüğü çalışmalar nelerdir?
Atatürk’ün İskenderun’a bakış nasıldı?
Daha yüzbaşı iken, Suriye Rajo’da yaralı girdiği evde hangi sözü kullandı?
19 yıl ‘Vatan’ diye haykıran Tayfur Sökmen’in İskenderun’a verdiği söz nedir?
Hepsini konuşmamız gerekiyor!
Öyle “anlaşmalar, antlaşmalar, belgeler, kararlar” diye hiçbir dayanak söz konusu değil..
En başından belirteyim, böyle bir şey yok!
Ne Devlet’in arşivlerinde ne de askeri kararlarda böyle bir belge yok!
Hurafe!
Tamamen, ‘istemezük’ kafasıyla ‘rahatımızı bozmayın’, ‘başımıza icat çıkarmayan’ korosunun uydurması bunlar..
Hiçbir tarih kitabında da, “Hatay bir bütündür, bölünemez” diye bir söz yok!
Hepsi safsata..
Tarih yalan söylemez!
Birincisi; en basitinden Google’ye girip, ‘Hatay Devleti’ diye yazın.. “İskenderun Sancağı’nın 2 Eylül 1938’de bağımsızlığını ilan etmesiyle kurulmuş olan Türk devleti” der..
Yetmez.. O halde detaylara girelim;
Benim için en özel tarih bilgisi, Araştırmacı-Yazar Mehmet Mursaloğlu’na aittir.
Hatay’ın ilk ve tek Cumhurbaşkanı Tayfur Sökmen’in torunudur.
Hatay’ın Anavatana katılmasına dair, onlarca kitap yazdı.
Tamamı belgeli, resmiyete dayalı bilgiler içeriyor.
“Şahsi Meselem” isimin taşıyan kitabını soluksuz okudum..
“Hatay’a ve Atatürk’e Adanan Bir Hayat, Tayfur Sökmen” kitabını heyecanla inceledim..
Duygulandım, gururlandım!
Mehmet Mursaloğlu müthiş bir değer..
O olmasa, Hatay’ın kıymetli tarihi hep eksik kalırdı.
Gelelim İskenderun’un il olma meselesine;
Kitapları detaylı bir şekilde incelerken şöyle bir ayrıntıyla karşılaştım.
27 Ocak 1937 – “İskenderun Sancağı Ayrı Bir Varlıktır” deniliyor.
Kim diyor? O tarihte Milletler Cemiyeti toplanarak, İskenderun Sancağı’nın ‘Ayrı bir varlık’ olduğunu kabul ediyor.
Ardından 26 Kasım 1937’de ‘Müstakil İskenderun Sancağı’, resmen bildiriliyor.
İskenderun sancağı önemliydi.
O zamanlar Suriye Devleti sınırları içinde olmasına rağmen, özel bir statü verilmişti.
Daha önceye gidelim..
Mustafa Kemal Atatürk yüzbaşı iken, Suriye Rajo’da yaralı girdiği evde tedavi görüyordu.
O gün barındığı aileye şöyle diyordu;
“Sakın İskenderun’u Suriye’ye vermeyin.”
Dahi Atatürk, bugün Suriye sınırlarında emperyalist güçlerin açmak istediği koridorun yaratacağı tehlikeye ta genç bir subay iken vurgu yapmıştı.
İskenderun kıymetliydi, çünkü;
Stratejik öneme sahip İskenderun Limanı’nın varlığıyla da övünüyordu, Atatürk.
Hatta 6. Cumhurbaşkanımız Fahri Korutürk, Atatürk’ün çok önem verdiği İskenderun Limanı hakkında şu sözü kullanmıştı;
“Türkiye büyük olacaksa, açık denizlere çıkması şarttır. Türkiye’nin geleceğinde denizin önemi çok büyüktür. Bundan sonra da açık denizlere çıkmamız için tek liman İskenderun’dur!”
Zira Fransızlar da boş durmuyordu.
Savaş gemilerini İskenderun sahilinde konuşlandırırken, ta 10 Ekim 1926’da ilk bağımsız İskenderun Hükümeti’ni kuruyorlardı.
Fransızlar bu ilanı; 23 Nisan 1926’da, bugün İskenderun Kaymakamlığı’nın bulunduğu binada, üstelik ABD bayrakları altında yapıyorlardı.
Hükümet başkanlığına da İskenderun’da ki Fransız delegesi H.Durieux getirilmişti.
İşgalcilerin, İskenderun üzerinden oynanan kirli oyunlarına bakar mısınız?
Öncesinde ise;
Lawrence’in, ülkesi İngiltere’ye ulaştırdığı raporlar vardı..
Kimdir Lawrence?
İlk tayin yeri olan Kahire’de İngiliz Askeri Haberalma Servisi için çalışan casus!
İskenderun hakkında rapor sızdırıyordu..
Bu rapora göre;
– İskenderun, Fransız’lara bırakılan Suriye’nin dışındadır.
– İskenderun, Doğu Akdeniz’in anahtarıdır.
– Bağdat demiryolu hattının başlangıcı olan İskenderun, Mezopotamya ve Kuzey Suriye’nin tabii bir çıkış yeridir.
– İskenderun her yönüyle mükemmel bir limandır.
– İskenderun’u ele geçiren Fransızlar, her zaman için Mısır’a denizden hücum edebilecekleri bir üsse kavuşacaklardır. Bir savaş anında 12 gün içinde 100 bin askerin Süveyş Kanalı’na ulaşabileceği dikkate alındığında, İskenderun daha da önem kazanacaktır, bilgisi geçiyordu.
Sadece Fransızlar’ın iştahı kabarmıyordu, İngiliz ve İtalyanlar da göz koymuşlardı, memleketimize..
Tepki büyüyordu.
Atatürk, Hataylı Türkleri, Adana, İstanbul ve bizzat İskenderun Sancağı’nda teşkilatlı bir şekilde çalışmalarını teşvik etmiş, Tayfur Sökmen ile birlikte davaya sahip çıkmıştır!
Tayfur Sökmen; sağlığını, malını, mülkünü, ailesini, bir tarafa bırakıp ‘vatan’ diye haykıran bir Devlet adamıdır.
Özellikle bu kısmın altını çizerek yazıyorum;
Tayfur Sökmen o vakit, İskenderun’un özerkliğini, il merkezi kavramlarını kullanmıştır.
Hatay Büyükşehir Belediyesi’nin Kültür yayını olan ‘Sancak Devlet Millet Hatay’ kitabında, Tayfur Sökmen’in İskenderun ziyaretiyle alakalı bir anekdot var.
İskenderun mebusları, konsoloslar, Alevi cemaati(Eti Türkler), Ermeni, Rum cemaati, şehrin ileri gelenleri, Türk ve İngiliz konsolosu, belediye reisi ve meclis azalarının ziyaretinde bile Tayfur Sökmen’e, Hatay merkezi meselesi üzerinde endişeler paylaşılıyor.
Dahası var;
Başbakan Abdurrahman Melek’e, İskenderun mebusları il merkezinin buraya çekilmesini talep ediyorlar. Merkezin, Antakya’ya nakline karar verilmiş ise de, Antakya’da bütün devlet dairelerini kapsayacak yeterli miktarda bina bulunmadığını hatırlatıyorlar.
O vakit bile, İskenderun’da birçok geniş resmi daire bulunduğunu, devlet dairelerinin bazılarının burada bırakılmasını temenni etmişlerdir.
Ki Abdurrahman Melek, Antakya’daki binasızlıktan dolayı devlet dairelerinden bir kısmının daha bir müddet için İskenderun’da kalmasının mecburiyet hasıl olacağını belirtmiştir.
Bu güzel şehir, İskenderunumuz daha ne yapsın!
Yani, Antakya’da hiç bina olmasaydı, İskenderun merkez ilçe hüvviyetini kazanmış olacaktı.
Yanlış duymadınız!
Tayfur Sökmen için müstakil sancağa sahip, hükümet kurulan bu şehrin önemi büyüktü!
Ama bugüne baktığımızda, Hatay’a ekonomik anlamda büyük katkı sunan İskenderun’u ötelemek, gölgede bırakmak, yatırımdan yoksun kılmak vazife olmuş..
Üstelik, utanmadan bölücülükten bahsediyorlar!
Açıp tarihi okusalar, binlerce sayfalık arşivde, resmi belgede, üstelik gerek Atatürk ve gerekse Tayfur Sökmen’in, uluslararası yazışmalarında, Hatay’ın bölünemeyeceği ile ilgili tek bir satır, anlaşma/antlaşma örneği göremezsiniz.
İskenderunlu bölücülük yapmaz!
Ayrıştırmaz.. Sadece hakkını ister..
İskenderun, Antakya yine, ay ile yıldız gibidir!
Yine birbirimizin elini tutacağız.
Dışardaki hainlere karşı uyanık olacağız, el ele vereceğiz.
Daha güçlü olacağız! Birlikte kazanacağız!
O yüzden İskenderun’un il olsun diyoruz!
Bir sebep daha var;
Osmaniye sancaktı, ilçeydi.. Adana’dan koptu, il oldu..
Kilis sancaktı, ilçeydi.. Gaziantep’ten koptu, il oldu..
İskenderun sancaktı, ilçeydi.. Neden il olmasın?
Kim ne derse desin, vakti geldi..