Bugün 17 Ağustos 2020. Muhtemeldir ki, konu ile ilgili ve ilgisiz herkes bugün özellikle sosyal medya başta olmak üzere çeşitli etkileşim ve iletişim mecralarında “sesimi duyan var mı, kimse yok mu, 03:02, unutmayacağız, unutturmayacağız” gibi başlıklarla bundan tam 21 yıl önce yaşadığımız afet neticesinde kaybettiğimiz canlara rahmet dileyecektir.
Evet, aslında tam da öyle olmalı ve 21 yıl önce, 17 Ağustos 1999 tarihinde Gölcük/Kocaeli merkezli gerçekleşen 7.4 şiddetindeki Marmara depremini tüm ülke olarak hep birlikte konuşmalıyız. Depremin bir doğa olayı olduğunu, ülkemizin deprem kuşağı üzerinde olduğunu, hatta dört bir yanımızın kıpkırmızı ve kalın çizgilerle fay hatları üzerinde bulunduğunu gerçekten de hep birlikte konuşmalıyız.
21 yıl öncesine ufak bir dönüş yapıp, yaşadığımız 7.4 şiddetindeki Marmara depreminin afete dönüşerek Türk Milleti olarak bize çıkan faturasına bir bakalım isterseniz. Türkiye’nin 20. yüzyılda gördüğü bu en büyük deprem sonrasında, Gölcük, Kocaeli, Sakarya, Yalova, İstanbul, Bolu, Bursa, Eskişehir ve Zonguldak illerimizde olmak üzere 18 bin 373 vatandaşımız hayatını kaybetti. Bu bölgede bulunan konutların %33’ ü ağır, %15’i orta hasarlı olarak kayıtlara geçti ve yaklaşık 120 bin aile evsiz kaldı.
Anne, babalarını ya da evlatlarını, sevdiklerini kaybeden insanların, sakat kalan bireylerin durumu ve kişiler ve toplum üzerinde oluşan psikolojik ağırlığı ise yıllarca sürdü ve hala da sürmektedir.
Milyonlarca insanımızı etkileyen bu denli büyük bir afet durumu, 17 Ağustos tarihi ile sınırlı kalamayacak kadar önemlidir, dolayısı ile 18 Ağustos olunca unutulmamalıdır.
Zira deprem bu toprakların gerçeğidir.
Türkiye coğrafyası, ana hatları ile 3 büyük fay hattı, Doğu Anadolu Fay Hattı (DAF), Kuzey Anadolu Fay Hattı (KAF) ve Batı Anadolu Fay Hattı (BAF), üzerinde bulunmakta, ayrıca birçok yerel fay hatlarının da etkisinde yer almaktadır. Kısacası ile ülkemiz 1. Derece deprem bölgesidir.
Ağustos 2019 tarihinde “Sallanmaya Hazır Mıyız?” başlıklı bir yazı kaleme almış, bahsi geçen depremsellik durumumuz ile ilgili hem ülkemiz geneli için hem de DAF üzerinde bulunan ilimiz Hatay için teknik değerlendirmelerde bulunmuştum.
Sadece, “Sallanmaya Hazır Mıyız?” yazısını yazdığım tarihten yani Ağustos 2019 tarihinden itibaren hafızamızı tazeleyerek bir hatırlayacak olursak, 24 Ocak 2020 tarihinde 6.8 şiddetinde Elazığ merkezli olan ve Hatay olarak da hissettiğimiz deprem, BAF üzerinde gerçekleşen Manisa merkezli onlarca deprem, en son 5.2 şiddetinde gerçekleşen Malatya/Pütürge merkezli deprem, Van-İran sınırımızda olan onlarca deprem, İstanbul/Silivri merkezli birçok deprem, Hatay/Yayladağ merkezli ve Akdeniz açıklarında gerçekleşenler bunlardan ilk aklımıza gelen hissettiğimiz depremlerdir. Kaldı ki, ülkemizde her gün aslında yüzlerce deprem olmaktadır. Kandilli Rasathanesi Deprem Araştırma Enstitüsü ve AFAD’ın verilerine bakıldığında da ülkemizde her gün yüzlerce deprem gerçekleştiği görülmektedir.
Belki de en büyük sorunumuz da hissettiğimiz depremler sonrası ve sadece 17 Ağustoslarda ülkemizdeki depremsellik durumunu konuşmak, sonrasında ise mevcut yapılarımızın durumlarını gene göz ardı etmektir.
Tüm bu tespitlerin yanı sıra ülkece her afet durumundan sonra müdahale anlamında başarılı olduğumuzu net bir şekilde belirtmek isterim. Gerek AFAD ve gerekse devletimizin tüm kurumları ve vatandaşlarımız yaşadığımız deprem, sel, çığ durumları sonrası oluşan afetlere müdahalede noktasında ne yapılması gerektiğini biliyorlar. Yerel idarelerimiz de, deprem sonrası toplanma alanları, kurtarma ekipleri ve yapılacak müdahaleler konusunda da çalışmalar yapmaktalar.
Ancak deprem sonrası afet durumlarının oluşmaması ve vatandaşlarımızın can ya da mal kaybına uğramaması için en önemli husus, deprem olmadan önlem almaktır. Bu noktada yapılacak en kilit hamle, yapı stoğumuzun durum tespiti ile başlanarak ilimiz Hatay’da da olması gerektiği gibi tüm illerde “DEPREM MASTER PLANLARI”nın hazırlanması olacaktır.
Hazırlanacak Deprem Master Planları, il bazında yapılacak tespitler ve değerlendirmeler ile “Kentsel Dönüşüm Modellemeleri” ile buluşmalı ve modern, çağdaş şehir yaşantısını sağlayacak “İmar Revizyon Planları”na yansımalıdır.
Bahsettiğimiz bu hususlar topyekün mücadele ile sonuca varabileceğimiz konulardır. Yapılacak çalışmalarda ruhsata esas izinleri veren belediyelerimiz baş sorumluluğu çekmek üzere, Kandilli Rasathanesi ve Afad, üniversitelerimiz, Mühendis ve Mimarlar Odaları ve tüm stklar, özel sektör temsilcileri ve ilgili tüm kurum ve kuruluşlar üzerlerine düşen sorumluluk ile çalışmalara başlamalıdır.
6306 Sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkındaki Kanun ve 5393 Sayılı Belediye Kanunu 73. Maddesi uyarınca, riskli alan ve riskli yapılar belirlenmeli, rezerv alanlar oluşturularak Kentsel Dönüşüm başlatılmalıdır. Zira, deprem ülkemizin gerçeğidir, 6 ve üzeri yıkıcı şiddet dediğimiz depremler ülkemizde tarih boyu olmuştur ve olacaktır.
17 Ağustos 1999 Marmara depreminde hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet diliyorum.
Milat 17 Ağustos 2020 olmak üzere, bu tarihten sonra olacak depremlerin afet durumuna dönüşmemesi için, yapı stoğumuzun durum tespiti ile çalışmalara başlayarak “Deprem Master Planları”nı hazırlamak zorunda olduğumuzu tekrar söylüyorum.
Ağustos 2019 da yazmış olduğum “Sallanmaya Hazır Mıyız?” yazımda sormuş olduğum sorulara cevap bulup bulmadığımızın analizini yapmak için, takdiri siz okurlara bırakarak tekrar soruyorum;
“İlgili kurumlar olarak Deprem Araştırma Enstitüsü ile Hatay’ın son durumu hakkında iletişim içerisinde miyiz?
Mühendis ve Mimarlar Odası olarak Hatay ile ilgili deprem raporlamamız mevcut mu?
Yerel Yönetimler ve İlgili Bakanlıkla birlikte olası gelecek depremlerde ayakta kalamayacak olan yapılarımızı tespit ettik mi? Ettiysek sonucu ne oldu?
Yapı Denetim sistemi ve Müteahhitlik faaliyetlerini sürdüren özel teşebbüsle birlikte istişare ve denetim halinde miyiz?
İmarda barışabildik mi? Barıştığımız yapılar gerçekten depreme hazır mı?”
Yazımı, Hatay ve ülkemiz için geleceğin şehirlerini hazırlamamız açısından üzerine yoğunlaşmamız gereken 4 kilit madde ile bitirmek isterim;
“Ulaşım Ağı Planlaması, Deprem Master Planı, Kentsel Dönüşüm Modellemesi ve İmar Revizyon Planları”.
Saygılarımla,
Sıtkı Alper ÖZDEMİR
İnşaat Yüksek Mühendisi
Mail / alp-belen@hotmail.com
İnstagram / alper_ozdemirr
Facebook / alper.ozdemir.564