
İYİ Parti Hatay Milletvekili Adnan Şefik Çirkin, TBMM Genel Kurulu’nda Milli Savunma Bakanlığı bütçesi üzerinde bir konuşma yaptı. Milletvekili A. Şefik Çirkin, “Öncelikle bu bütçeye İYİ Parti’nin millî savunmadaki millî anlayışı münasebetiyle “evet” oyu vereceğimizi de peşinen ifade ediyorum ancak bu bütçeyi yetersiz bulduğumuzu belirtmek istiyorum” dedi.
‘SINIRDA BUĞDAY EKİMİNE İZİN VERİN’
Çirkin konuşmasının devamında, “Hatay’da sınır arazileri var; sınır arazilerinin giriş çıkışları sonuç itibarıyla Hatay’da 6. Kolorduya bağlı. Şimdi buğday ekim zamanına geldiğimiz bir dönemdeyiz, vatandaşımız oradaki arazilerine girip buğdaylarını ekmek isterken belli zaman dilimiyle kısıtlılar yani yağmurdan evvel ekmek zorundalar. Tabii ki ordumuzun da sınırımızı korumak için belli kanunlara ve belli kurallara riayet edilmesini istemesi en tabii haklarıdır ancak Cenab-ı Allah 6’ncı Kolorduyu beklemiyor Sayın Bakanım, rahmetini veriyor, yağmur yağdırıyor ve ondan sonra da biz en az yirmi gün kaybediyoruz çiftçi olarak. Tabii, yerel komutanlar bu noktada yardımcı oluyor, Kolordudan yazı gelmeden meseleyi ara çözümlerle telafi etmeye çalışıyorlar. Bunun köklü bir çözüme kavuşturulması sınırda oturan bir insan olarak, aynı zamanda, bir milletvekili olarak vatandaşlar adına talebimizdir. Evet, sınırda oturuyorum, yalnız, benim sınırda arazim yok, bu yanlış anlaşılmasın yani ben oradaki halk için, oradaki vatandaşlar için bu talepte bulunuyorum. İlgilenirseniz de çok memnun olacağımızı Hataylı çiftçiler adına ifade etmek istiyorum” dedi ve ekledi;
“DIŞ GÜÇLERİN TAHRİK EDEN ÇALIŞMALARINI GÖRÜYORUZ’
“Şimdi, millî savunmamızı ilgilendiren diğer bazı konularda da birkaç cümle etmek istiyorum. Şimdi, Suriye bir enfeksiyon alanı hâline geldi. Beşar Esad rejimi son bulduktan sonra, yeni rejim döneminde çok büyük zaaflar yaşayacağımızı, çok büyük sıkıntılar yaşayacağımızı ben bu kürsüden sizlere rejimin devrilmesine müteakip işte, “Halep 82, Şam 85” denildiği dönemde ifade etmiştim. İşte, bugün onlarla karşı karşıyayız. “Ordu altyapısı olmayan yani savunma altyapısı olmayan yani savunma altyapısı olmayan bir Ahmed Şara, daha doğrusu, ordusu olmayan demek lazım buna, uluslararası meşruiyette Batı’ya muhtaç bir Ahmed Şara ve ekonomik açıdan, yine, Batı’ya muhtaç bir Ahmed Şara her ne kadar gayret ederse etsin Türkiye’nin meselelerine istediği gibi yardımcı olamaz” demiştik ve bugün olanlar da bunlar. PKK/PYD, rejimin devrilmesini müteakip önemli oranda mesafe almıştır. Lazkiye Suriye’de çok önemli bir sorundur. Bunu da rejimin devrilmesinden, devrilmesinin hemen arkasından bu kürsüden izah etmiştik. Burayla Fransa’nın, burayla İsrail’in, burayla Amerika’nın ilgileneceğini ve ileri doğru da yüz yıl evvelki hedefleri olan bir Alevi devleti kurmak suretiyle Türkiye’nin Hatay vilayetinden toprak dahi isteyebileceklerini ifade etmiştik. Bu, belki de o gün kıymetli milletvekillerimize biraz uç noktada bir değerlendirme gibi gelmiş olabilir ama bugün yine aynı ülkelerin desteğiyle “sahil devleti” adı altında bir Alevi devleti kurmak ve bunun akabinde de Hatay’dan da toprak istemek noktasında çalışmalar başlamıştır. Yani bölgeyi biliyoruz, bölgenin tarihini biliyoruz, bunların yarattığı, yaratacağı sıkıntıları biliyoruz, “sahil bölgesi” denilen mesele Lazkiye Alevilerini temel alan ve onları da bir devlet kurmaları adına tahrik eden bir çalışmadır. Lazkiye Alevileri, Türkiye’ye çok sıcak bakan insanlardır ve Hatay Alevileri, Mersin Alevileri, Adana Alevileri onların doğal akrabasıdır. Böylelikle de 1 milyonu aşkın bir nüfusu da bunların akrabası olarak Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak görmekteyiz. Bu iş bizim içimizi karıştırır sayın milletvekilleri ve altından kalkamayız. Bu bakımdan, Türkiye’ye Lazkiye’yle ilgilenmiştir, bu gerçeği de teslim etmek lazım. Oradaki insanların güvenliğiyle, buradaki insanların huzuruyla ilgilenmiştir ancak bunun biraz daha ötesine geçmek gerekmektedir, Hükûmetten ve Millî Savunma Bakanının da acil talebimiz budur ve Hataylı vatanına, devletine, milletine bağlı Alevi kökenli yurttaşlarımızın da Türkiye Cumhuriyeti devletinden ve Hükûmetinden beklentisi budur.
‘GEREĞİNİ YAPMAZSANIZ BU MİLLETİN DESTEĞİNİ KAYBEDERSİNİZ’
Şimdi, tabii, Suriye’de başka meseleler de var, burada bütün hedef Suriye’yi 5-6 parçaya bölüp ondan sonra da Türkiye’yi bölmenin adımını atmaktır. Yani daha dün “10 Mart Mutabakatı” adıyla anılan Şara Hükûmetiyle mutabakat imzalayan PKK-PYD bugün itibarıyla bu anlaşmaya uymamak için ayak sürümektedir ve Türkiye de beraberinde bir sözde terörsüz Türkiye süreciyle farklı bir zafiyete girmiş ve farklı tartışmaların içinde boğulmaktadır. Adeta Suriye’deki meseleyle Türkiye’deki mesele birbiriyle ilintilendirilmekte ve işte “Türkiye çözülürse Suriye çözülür, Suriye çözülürse Türkiye çözülür” gibi anlamsız yaklaşımlarla sanki çözüm sürecinin anahtarı Türkiye’de ya da Suriye’deymiş gibi bir algı operasyonu yapılmaktadır. Çözüm süreciyle de ilgili yine millî savunmamızı ilgilendirdiğinden birkaç cümle ifade etmek isterim. Şimdi, dünyada tüm devletlerin ordularının ana kaynağı ve pınarı millettir. Milleti tarafından kutsanmayan, milleti tarafından dualandırılmayan, milleti tarafından desteklenmeyen hiçbir ordu yoktur ki dünyada başarılı olsun. Şimdi, buna bir örnek olarak 1900’lü yılların başındaki İtalyan ordusunu verebiliriz. O gün itibarıyla dünyanın en modern ordusu, en modern silahlara sahip ama 20-30 Osmanlı subayının teşkilatlandırdığı çöl bedevileriyle baş edemedi ve Osmanlı subayları burayı terk ettikten sonra daha uzun müddet Ömer Muhtar emrindeki çöl bedevileriyle uğraşmak zorunda kaldılar. Çünkü ruhları yoktu; silahları vardı, uçakları vardı, tankları vardı, topları vardı ama ruhları yoktu.
Bizim milletimiz ordusunu sever. Bizim ordumuzun en büyük kaynağı ve gücü önce Cenab-ı Allah’tır, sonra Türk milletidir. Kırk bir yıldan beri Türk milleti şehitler verdiği hâlde, evlatları gazi olduğu hâlde çocuklarını askere hâlâ davul, zurnayla göndermektedir. Şimdi bu içinde yaşadığımız süreç içerisinde bu çocuklarımızı katleden ve devletimize kasteden bu teröristlere kahraman muamelesinin yapıldığı bir ortamda milleti küstürürsünüz. Buna çok dikkat edilmesi gerekir. Bu teröristlerin barış elçisi ve aynı zamanda Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne, onun kıymetli kurumlarına pervasızca, şirretçe saldırılarına müsamaha edildiği bir dönemde bu milletin onuruyla oynar ve desteğini kaybedersiniz. Türk Silahlı Kuvvetlerinin mensuplarının yüzüne karşı komisyonlarda ağır sözler söylenmesine müdahale etmez ve gereğini yapmazsanız bu milletin desteğini kaybedersiniz. Evet, burada Sayın Millî Savunma Bakanımız Genelkurmay Başkanlığına kadar yükselmiş, ondan sonra Bakan olmuş değerli bir şahsiyettir. Biz kendisinin vatanseverliğini ve otoritesini burada yargılamıyoruz, eminiz ki kendi de üzgündür ama devir o devir değildir, devir başka bir devirdir. Türkiye Cumhuriyeti devleti, Türk milleti, cumhuriyet ve Lozan tarihin hiçbir döneminde böyle şirretçe ve ahlaksızca saldırılara maruz kalmamıştır. Adına “çözüm süreci” veyahut “terörsüz Türkiye” deyip Türk milletini parçalama noktasında faaliyet yapanların bu kadar serbest olduğu başka bir dönem olmamıştır. Bunun bir an evvel son bulmasını elbette ki diliyoruz. İYİ Parti olarak da bu gerçekleri görüyor, devletimizin, ordumuzun ve milletimizin her zaman yanında yer alacağımızı ifade ediyoruz.”
HABER MERKEZİ



