Arsuz, Karahüseyinli mahallesi..
Denize doğru iniyorsunuz, prefabrik bir yapıyı şak diye bitirdiler.
Acayip mağdurlar ki, bir de dibine havuz yapıyorlar.
Herkes mevzuattaki “5 yıl ruhsat almadan prefabrik yapabilirsin” ifadesinden yola çıkarak, konutları dikiyor.
Hoş ilgili yazıda “Kıyı, orman, hazine malına yapamazsın” diyor, ama takan kim?
Gören kim?
Denetleyen kim?
Birbirlerine çiçek verdiler geçen gün..
Hal böyleyken;
Yemek masalarında “Konu Memleket” diyenleri artık samimi bulmuyorum.
“Kaçak yapılarla mücadele” başlıklı yazıları genelge hükmünde ilgili kurumlara tebliğ eden makamlara artık güvenmiyorum.
Arsuz zaten çarpık yapılaşma yüzünden tarım arazilerini kaybediyor.
Şimdi sıra Cebike (Düğünyurdu)’nda..
Ne diyor orada yüzlerce arazisi olan Başkan;
“Sakın bir metre yer satmayın. Hakkımı helal etmem. Tarla iken yerinizin değeri yoktu. Şimdi imara açıp, kat yoğunluğu veriyoruz. Araziniz acayip değerleniyor, İstanbul ve Ankara’da malınız varmış gibi arsanız kıymetlenecek. Kat karşılığı verin, zengin olun.”
Nasıl müjde ama..
Muhteşem bir haber (!)
Arsuz’u el birliğiyle bitiriyoruz, yetmiyor. Cebike’yi de sırf belli çevreler ses çıkarmasın, orada yüzlerce dönüm arazisi olanlar servetine servet katsın diye mutlu ediyorlar.
Dahası, basın mensuplarının gözü önünde Devlet’in mülki amirine meydan okumaya çalışan, “Ben şuyum, şöyle yaparım” diyen birine boyun eğdiler.
Zaten aksini beklemiyordum.
Bu şehirde önceliklerimiz değişmiyor.
Betonu tarıma..
Taşocağını yeşile..
Rantı sağlığa..
Angusun kokusunu, pisliğini sponsorluk bağışlarına tercih ediyoruz.
Günaydın İskenderun!
Günaydın Arsuz!
Yılmaz AKPINAR