BATAKLIKLAR ŞEHRİ İSKENDERUN!

6 Şubat depreminden sonra hepimiz zemini, deniz taşkını nedeniyle dolgu alanının ta İş Bankası önünden başladığını konuştuk..
Nedense 1950-1960’lı yıllara takıldık. Oysa daha derinlere, 1900 yıllarının başına inmemiz gerekiyor.
O vakit İskenderun şehir merkezi büsbütün bataklıktı..
‘Kent ve Demiryolu’ adlı siteden bir araştırma ilişti gözlerime..
Mühendis, Araştırmacı Mert Sandalcı, demiryolu ve buharlı lokomotif tutkunu Dr. Fehmi İnel ve Emre Dölen, İskenderun’u bizden daha iyi anlatmış.
Araştırmışlar, İskenderun’daki tren dekovil hatlarını önümüze koymuşlar.
19. yüzyılın ortalarına gelindiğinde, nüfusu 8000’e yaklaşan İskenderun’un en önemli sorunu, büyük düzlükler boyunca uzanan bataklıkların kurutulması ve buraların yerleşime açılması olmuş.
Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nde İskenderun ile ilgili olarak yer alan belgelerin birçoğu bu konu ile ilgili..
Dönemin Halep Valisi olarak görevde bulunan Hüseyin Kâmil Bey’in 27 Haziran 1911’de Dahiliye Nezaretine yolladığı ayrıntılı bir durum değerlendirme raporunda, bu bağlamda o güne kadar bataklık kurutulması için yapılmış olan çalışmalar hakkında önemli bilgiler yer alıyor.
Vali, kendisinden önce bu görevde bulunan Raif Paşa’nın döneminde bataklıkları kurutmak amacıyla İskenderun’a gelen ya da transit geçen yolculardan alınan vergilerle bir “Bataklık İdaresi” kurulmasına karar veriyor.
Dekovilin varlığı da böyle başlıyor.
Bilin bakalım merkez neresi idi?
Pınarbaşı Mahallesi!
Şehir Merkezi dekovil hattı ilk Pınarbaşı’nda kuruldu.
Rahmetli dedem anlatmıştı;
O vakit tarladan çıkar, Pınarbaşı’ndaki havuzda yüzerlerdi.
Eski istasyondaki iki katlı kahvenin önünden fışkıran ve şehre doğru gürül gürül akan doğal kaynak suyunu babamdan da dinlemiştim.
Pınarbaşı’ndaki istasyon kahvesini Cemil Pırıltı işletirdi.
Onun vefatından sonra, inşa edilen su kanalı, köprü, meydan derken eski dokudan geriye hiçbir şey kalmadı.
Büyüklerimiz bilir, gençliğimde suyunu içmişliğim var.. Belen’de şehrin girişinde harıl harıl akan bir su kaynağı vardı, önünü kestiler, üzerini kapattılar!
Nereden nereye?
O dekovil hattı da Pınarbaşı olarak anılan mahalleden, Pac meydanından geçer oradan sağa kıvrılıp bir süre gittikten sonra Çay mahallesi diye bilinen yerden şehre girerdi. Dolgu malzemesi taşımak üzere şehrin bataklık bölgelerine ve sahile sayısız seferler yapardı.
Öyle ki;
Esentepe ramazan topunun atıldığı yer hatta o yarma, oradan taş alındığından dolayı oluşmuş. Her bir vagon 1-1,5 ton kaya alırmış.
Hattın bir kolu liman tarafına, bir kolu şimdiki fenere gidermiş!
Demek ki neymiş;
İskenderun bir bataklık şehriymiş! Kurutulsun diye dekovil hattı, ve bilhassa başlangıç noktası olan Pınarbaşı mahallesi buna şahitlik etti.
Şehrin merkezinde, doldurulan bataklık alanlarında zemin öyle güçlü falan değilmiş.
Bundan 10-15 yıl önce şehre; 9, 12, 15 kat yüksekliği veren belediye başkanları mutlu mu şimdi?
Varlığını her zaman gösteren depremi umursamayanlar, bu hikayeyi bilmiyor olabilir mi?
Atalarımız bunları anlatmış.
Yetmemiş kaleme dökmüşler, harita göstermişler..
Pac’daki harabeye dönmüş tarihi TEDAŞ binasının deposundaki hurdaların arasında dekovilin kullanıldığı bir kaç ray parçası, inadına, varlığını sürdürüyor.
Tam da bu noktada Belediye Başkanı Mehmet Dönmez’den bir ricam olacak.
İskenderun’a deprem anıtı, demir çelik müzesi konuşlandırmak istediğini seçim vaatlerinde işitmiştik.
Diyorum ki;
Ta 1900 yıllarının başında Şehir Merkezi dekovil hattının ilk kurulduğu Pınarbaşı mahallesinde tam da eski istasyon noktasında İskenderun’un emektar lokomotiflerini anımsatacak bir anıt dikilmesine vesile olsun!
Bunu istiyorum, çünkü;
Bu şehrin bataklık kurutularak yerleşim yerlerine ev sahipliği yaptığını herkes bilsin. Özellikle çocuklarımız!
Bu anıtın varlığı belki, yüksek katlı binalar üzerinden rant devşiren fırsatçıların yüzlerini kızartır!
İki katlı yığma binalarla anılan güzelim İskenderun’u bitiren bu zihniyet oldu.
Yüksek katlı binalar yıkıldı. İki katlı 70-80 yıllık yığma binalar ayakta duruyor.
Neden dersiniz?

Yılmaz AKPINAR