Tosyalı Holding Yönetim Kurulu Başkanı Fuat Tosyalı, ‘Dünyanın Aranan Üreticilerinden Olacağız!”

Tosyalı Holding, Türkiye’nin en büyük 500 özel şirketinin yer aldığı Capital 500 listesinde başarılı grup şirketleri ile üst sıralarda yerini aldı.
Tosçelik Profil ve Sac Endüstrisi A.Ş., Tosyalı Toyo Çelik A.Ş. ve Tosyalı Demir Çelik A.Ş. sıralamada üst sıralarda yer alarak, Türkiye’nin ve bölgenin gururu oldu.

Tosyalı Holding Yönetim Kurulu Başkanı Fuat Tosyalı, sektörde yaşanan son gelişmeleri ve grubun büyüme yolculuğunu CAPİTAL’e konuştu.
Küresel talepte düşüş ve Uzak Doğulu rakiplerin haksız rekabeti Türk çelik sektöründe yüzde 50’yi aşan daralmayı beraberinde getirdi. Ancak tüm bu yaşananlara rağmen sektörün en büyük oyuncularından Tosyalı Holding için durum farklı.

Bu yıl en az yüzde 80 büyüme beklediklerini açıklayan Tosyalı Holding Yönetim Kurulu Başkanı Fuat Tosyalı, “Bizim sektörde daha farklı bir yerimiz var” diyor. Daha az karbon salımı, daha az enerji ve su tüketimiyle üretilen yeşil çelik ürünlerine odaklanacaklarının sinyalini veren Tosyalı, “Bu alanda dünyanın aranan ve tercih edilen demir çelik üreticisi olarak daha güçlü konuma erişeceğiz” diyor.

‘BU YILI MİNİMUM YÜZDE 80 CİRO BÜYÜMESİYLE KAPATIRIZ’
Pandemi öncesi yıllık 40 milyon tonun üzerine çıkan Türkiye çelik üretimi şu an 20-25 milyon tonlarda. Tosyalı Holding Yönetim Kurulu Başkanı Fuat Tosyalı, “Çok dramatik bir düşüş yaşıyoruz” diyor. Küresel resesyonla altyapı projelerinin azaldığını, bunun da çelik tüketimini düşürdüğünü belirten Tosyalı, iç pazarda da Uzak Doğu’nun haksız rekabetiyle karşı karşıya kalındığını söylüyor. Haksız rekabete karşı sektörün korunması gerektiğinin altını çizen Tosyalı’ya göre bu yıl kayıpların telafisi mümkün olmayacak. Ancak yıl sonuna doğru normalleşme başlayacak. Tüm bu tabloda 3 kıtada sayısı 40’a yaklaşan tesis ve yaklaşık 15 bin çalışanla faaliyet gösteren Tosyalı Holding, bu yıl şubat ayında yaşadığımız depremlerden en fazla etkilenen grup olmasına rağmen 2023’ü de minimum yüzde 80’lik büyümeyle kapatmayı hedefliyor.

Tosyalı’yı bu derece dirençli kılansa hammadde tedarikinden son ürüne tüm süreci kendisinin yürütmesi. Bu konuda Türkiye’de tek, dünyada da sayılı şirketlerden olduklarını belirten Fuat Tosyalı, “Bugün geldiğimiz noktada çelik sektöründe bir stres yaşanıyor ama bizim öyle bir stresimiz yok. Çünkü bütün segmentlerde üretim yapan bir yapımız var. Pazarda oluşan talebi anında karşılayabilecek kabiliyetteyiz. Onun için de durmadan aralıksız çalışabiliyoruz” diyor.
İşte o röportaj;

– Şu anda çelikte küresel konjonktürde nasıl bir tablo var? Arz ve talep dengesinde son durum nedir?
Pandemi ve pandemi sürecini takip eden dönemde çelik tüketiminde azalma oldu, üretim düştü. Sonrasında oluşan enflasyonist ortam ve enflasyonu bastırmak için alınan tedbirlerle denge değişti, dünya genelinde ülkeler büyümelerini frenlendi. Altyapı projeleri, dolayısıyla çelik tüketimi azalma yaşıyor. Türkiye’nin ihracatı da bu durumdan etkileniyor. Bizim ihracatta ana pazarlarımız Avrupa, Amerika ve Afrika. Özellikle Avrupa’daki ciddi resesyon sinyalleri çelik ihracatımızı durma noktasına getirdi. Bütün bunların üstüne bir de ülkemizde şubat ayında deprem yaşandı. Türk çelik üretiminin çok büyük kısmı İskenderun bölgesinde gerçekleşiyor. Tesislerimiz ciddi bir zarar görmese de bölgedeki sektör çalışanları, bizim çalışanlarımız, yakınları ve aileleri zarar gördü. Bu sebeple üretim süreçlerinin yeniden normal seyrine dönmesi zaman aldı. Bugün baktığımız zaman sektör toparlanmaya çalışıyor gibi görünse de anlattığım küresel sebeplerin de etkisiyle henüz eski ivmeyi yakaladığı söylenemez.

– Türkiye’nin çelik ihracatı bu durumdan ne kadar zarar gördü?
İhracattaki kaybımız geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 50’yi buldu. Hem küresel pazarlarda hem Türkiye’de toparlanma ne zaman olur? İhraç pazarlarımızda talep ve büyümede büyük sorunlar var. Bu pazarların canlanması lazım. Özellikle Avrupa’da enerji kriziyle beraber enerji kullanımının yoğun olduğu sektörlerde büyük bir baskılama oluştu. Doğal olarak bizim ihracat pazarlarımızdaki çelik tüketicileri faaliyetlerini oldukça azalttı. Ben bu yıl ihracattaki kaybımızın telafi edileceğini düşünmüyorum. Ama en azından bu seviyeleri korumamız gerekiyor. Öte yandan resesyon sinyallerinin gelmeye başlamasıyla birlikte küresel faiz artırımlarının da sonuna yaklaştığımıza yönelik işaretler var. Bu sebeple yılın sonuna doğru artık yavaş yavaş normalleşme sürecine gireceğimizi öngörüyorum.

– Bu, Türkiye çelik sektörü tarihi açısından yaşanan en büyük daralmalardan biri mi?
Uzun yıllar sonra yaşanan en büyük ihracat daralması bu. Tabii burada enerji fiyatları da büyük rol oynadı. Geçen yıl enerji fiyatlarındaki aşırı yükselme rekabette dengeleri değiştirdi. Rakiplerimiz Çin ve Hindistan’da enerji fiyatları stabil kaldı. Bizim enerji kaynaklı maliyetlerimiz artarken Avrupa’da eş zamanlı düşen talep bizi sıkıştırdı. Çin, Hindistan ve Japonya kendi pazarlarındaki daralma nedeniyle çeliği tamamen savunmasız olan Türkiye pazarına hızla sokmaya başladı. Bu da bizi zora sokan bir gelişme oldu.

– Hem uluslararası pazarlarda hem iç pazarda bu ülkelerin rekabetiyle mi karşı karşıyasınız?
Evet, kendi ülkelerindeki çelik fiyatlarının neredeyse yüzde 30-40 altında bir fiyatla Türkiye pazarına ürün veriyorlar. Böylelikle kendi ülkelerinde fiyatları stabil tutuyorlar.

– Burada Türkiye’nin rekabet gücünü geri kazanması ve yeniden bir dengelenme sağlanması için çözüm nedir?
Bütün dünyada çelik korunan bir sektör. Her ülke sektörünü koruyor ama Türkiye’de çelik korumasız. Bu sektörün, en azından haksız rekabete karşı korunması gerekiyor. Türkiye’de çelik sektörüne hiçbir destek yok, yatırımdan üretime tamamen devlet desteklerinden ari durumda. Ancak Rusya, Çin, Hindistan ve Japonya’da yatırımlar devlet destekli. Devlet, enerjiden navluna muazzam destekler sağlıyor. Bu nedenle bu ülkeler, bizden daha pahalıya ürettikleri bir ürünü aldıkları devlet yardımları ve tarife dışı desteklerle Türkiye’de satıyor. Avrupa’ya satamıyorlar çünkü orada kota uygulaması var. Türkiye, çelik üretim fazlası olan ülkelerin mallarını rahatlıkla gönderebildiği bir ülke oldu. Bu durum da ülkemizde çelik üretimini ciddi şekilde etkiliyor. Devlet desteği beklentimiz yok ancak haksız rekabete karşı korunmamız gerekiyor.

– Türkiye’de üretim nereden nereye geriledi?
Pandemi öncesi yıllık 40 milyon tonun üzerine çıkan Türkiye çelik üretimi şu an 20-25 milyon tonlarda geziyor. Çok dramatik bir düşüş söz konusu.

– Maliyetleriniz pandemi öncesine göre ne kadar arttı?
Enerji maliyetlerimiz şu an normale döndü. Geçtiğimiz yıl yaşanan ciddi artışlardan sonra devlet bu yıl başından itibaren yaptığı indirimlerle tekrar enerji maliyetlerimizi makul seviyelere getirdi. Fakat bu yeterli olmuyor. Haksız rekabet için yapılan dampingler sektörü sıkıştırıyor. Biz de çelik endüstrisi olarak Türkiye’de buna direniyoruz. Zaten yeterince travma yaşadık. Bir yandan enerji fiyatlarının baskısı altında kaldık. Tam toparlayacağız derken depremi yaşadık. Depremde bölgeye destek verirken Çin, Japon ve Hindistan çelik sektörü fırsatçılık yaptı. Türkiye’de çelik üretimi yokmuş gibi diğer ülkelerden muazzam ithalat yapılıyor. Bu ithalat da tamamen Türk çelik endüstrisinin hacminden çalıyor. Çelik endüstrisi kan kaybediyor. Tabii ki sektörümüz güçlü, bu dönemi de atlatır. Ama bizim kaybettiğimiz her kaynak ülkemizin milli kaynağı, bu noktalara gelmemesi lazım.

– Siz 3 kıtada sayısı 40’a yaklaşan tesis ve yaklaşık 15 bin çalışanla ağırlıklı demir çelikte faaliyet gösteren bir grupsunuz. Tüm bu tablo Tosyalı Holding olarak sizin yatırımlarınızı, büyüme planlarınızı nasıl etkiliyor?
Bizim çelik sektöründe daha farklı bir yerimiz var. Kendi madenleri olup madenden başlayıp son ürüne kadar aradaki bütün prosesleri sağlayan tek şirketiz. Yurt dışına bakarsak da bu kurguya sahip dünya ölçeğinde birkaç şirketten biriyiz. O şirketler içinde en büyük değiliz ama bu konuda en iyi şirketiz. Madeni çıkarıyor, zenginleştiriyor, çeliğe çeviriyor, çelikten sıvı çeliğe, sıvı çelikten yassı ve uzun ürüne geçiş yapıyoruz. Bunları bu işlere en uygun lokasyonlarda, 40’a yakın tesiste gerçekleştiriyoruz.

– Bu yapının size sağladığı en önemli avantajlar neler?
İşimizi daha sürdürülebilir şekilde yapmamızı sağlıyor. Tabii ki kâr önemli ama o kârın sürdürülebilirliği çok daha değerli. Biz geçmişten bu yana yaptığımız her işte hammadde tarafının tedarikinde sıkıntılar yaşadık. Bunu bertaraf etmek adına birtakım kararlar aldık ve geldiğimiz noktada artık mutlaka kendi zincirimizin içerisinde kârlılık dengesini kurabilecek, sürdürülebilir kılacak alanlar yaratabiliyoruz. Eğer bir ara ürün, ara hammadde konusunda tamamen dış etkenlere mahkum olan bir yapımız olsa dünyadaki dalgalanmalardan fazlasıyla etkilenmiş olurduk. Geriye dönüp baktığımızda 90’lardan günümüze kadar yaşanan tüm ekonomik krizlerde yüzde 100’ün üzerinde büyümeler kaydettiğimizi görüyoruz. Bırakın global krizleri Türkiye’nin çok ciddi ölçüde küçüldüğü 1994 krizinde bile biz büyümeyi başardık. Bugün geldiğimiz noktada çelik sektöründe bir stres yaşanıyor ama bizim öyle bir stresimiz yok. Çünkü çok çeşitli olarak bütün segmentlerde üretim yapan bir yapımız var. Pazarda oluşan talebi anında karşılayabilecek kabiliyetteyiz. Onun için de durmadan aralıksız çalışabiliyoruz.

– 2022 yılında TL bazında ciroda yüzde 88 büyüdünüz. Bu beklediğiniz bir büyüme miydi?
Daha fazla bile olabilirdi. Tabii ki bizim büyüme oranlarımız hem sektör hem Türkiye ortalamalarından daha fazla. Ama biz daha fazla yatırım yapıyoruz. Kapasite kullanım oranlarımızı her geçen gün daha da artırıyoruz.

– Kapasite kullanım oranınız ne?
Zaman zaman bazı yerlerde yüzde 90’ların üzerine çıkıyoruz. Bazı tesislerimizde kurulu kapasitemizin üzerinde üretim yapıyoruz. Kapasite kullanımında yüzde 70-80’ler çok iyi dendiği yerde biz mutsuz oluyoruz. Kapasitenin tam kullanılması hatta aşılması bizi daha çok mutlu eder.

– Şu an sektörün ortalaması nedir?
Bugün düşük. Geçen yıl yine yüzde 65- 70’leri görüyordu ama bugün onu söyleyemeyiz. Bahsettiğim sebeplerden dolayı kapasite kullanımı çok düştü.

– Sektör geçen yıl yüzde kaç büyüdü?
Bu yıl depremden dolayı bilanço verme süreleri uzatılınca rakamlar ağustos-eylül gibi açıklanacak. Ben geçen yıl TL bazında sektörün yüzde 10-20 arasında büyüdüğünü tahmin ediyorum.

– Geçen yıl sizin büyümeniz nereden geldi?
Yeni yatırımların getirdiği kapasiteler var. Bu yıl da önümüzdeki yıl da olacak. Şu an yeni bir yatırıma girmesek bile önümüzdeki üç yıl boyunca ciddi yeni kapasitelerimiz devreye girecek. Bu da doğal olarak bizi cirosal olarak daha yukarılara taşıyacak.

– Halihazırda büyük yatırımlar yapan bir grupsunuz. Şu anda ne kadarlık bir yatırım devam ediyor, bu yatırımların odağında ne var?
Şu an milyarlarca dolarlık devam eden yatırımımız var. Üç yıldır devam eden İskenderun yatırımımız ülkemizin en büyük sanayi yatırımı. Bu yatırımın deneme üretimlerine başladık. Türk çelik sektörüne 4 milyon tonluk yeni bir kapasite kazandırdık. Diğer çelik üreticilerinin de devreye girecek yatırımlarıyla birlikte Türkiye’nin çelik ithalatına hiçbir şekilde ihtiyacı kalmayacak. Bugün itibarıyla Tosyalı olarak Türkiye’nin ithalatının büyük kısmını ikame edecek durumdayız. Planladığımız yatırımlarımızı ertelemiyor, devam ediyoruz. Şimdi Türkiye için bu yatırımlarımızı miktarsal olarak büyütmek yerine çok daha rekabetçi duruma getirmeye çalışıyoruz. Dünyanın gündemindeki yeşil çelik kavramını hayata geçirecek yatırımlara odaklandık. Bunun için de bir yandan çatı tipi solar yatırımlarına başladık. Orada da tahmin ediyorum dünyada en büyük biziz. Tüketimimizin yüzde 20’ye yakınını çatı tipi yenilenebilir enerji üretiminden elde ediyoruz. Bir yandan yeni yatırımlarımızın enerji ihtiyacı bir yandan da doğal gazı ikame edecek hidrojenin üretimde kullanımı için de çok büyük enerji yatırımlarına başladık. Onun için elektrikteki üretim hacmimizi yaklaşık 2 GW’ın üzerine çıkarmayı planlıyoruz. Bunun için de yoğun bir şekilde çalışıyoruz. Bu ürettiğimiz enerjiyle bir yandan kendi enerji ihtiyacımızı karşılayacak bir yandan da hidrojen üretimi için enerji kaynağı oluşturacağız. Türkiye’de de gerçek yeşil içeriği üretip dünya piyasasına vermek istiyoruz. Çünkü bizim ihracatımızın da önümüzdeki dönemde yegane yolu yeşil çelik olacak. Yeşil çelik olmak için bütün süreci yenilenebilir enerjiden karşılamamız gerekiyor. Kullanılan yakıtlarda sıfır karbon politikasını baştan uygulamak önemli.

– 2023 yılına hangi hedeflerle girdiniz? Bu yıl grup ne kadar büyür? Büyüme nereden gelir?
Bu yıla büyük hedeflerle girdik fakat şubat ayındaki deprem önceliklerimizi değiştirdi. Tek odağımız bölgeye destek vermek oldu. Çünkü o bölgenin çok önemli bir aktörüyüz. Bölgede 6 bin çalışanımız var. Birçoğu evsiz kaldı. Onlara yaşam alanları oluşturmak ve yaşamlarını devam ettirmek şu ana kadar ilk önceliğimiz oldu. Bu süreci sabırla ve olabildiğince büyük bir destekle geçiriyoruz. Deprem anından itibaren bölgeye hiç gitmediğim kadar gidiyorum. Bütün talepleri karşılamaya çalışıyoruz. Bir yanda da işletmelerimizi normalleştiriyoruz. Sağ olsun bütün ekibimiz hızlı bir şekilde tekrar işlerine döndü. Yaraları sarmaya devam edeceğiz. Eskiye dönme yolunda hızla ilerliyoruz.

– Üretiminizin yüzde kaçı o bölgede?
Çelik üretimimizin tamamı o bölgede yer alan Osmaniye ve İskenderun fabrikalarımızda yapılıyor. Çalışanlarımızın da yüzde 90’ı o bölgede.

– Depremden en fazla etkilenen siz oldunuz…
Tabii en çok biz etkilendik ama artık etkilendik demiyoruz. Biz daha ne yapabiliriz ona bakıyoruz.

– Depremi öğrenir öğrenmez ne yaptınız?
Öğrendikten 2-3 saat sonra oradaydım. Bütün ekiplerimiz, vinçlerimizle arama kurtarmaya katıldık. İkinci depreme enkazda yakalandık, yanımızdaki bina yıkıldı. Neredeyse enkaz altında kalıyorduk.

– Tüm bu yaşananlardan sonra öncelikleriniz değişti, ancak bir taraftan normale dönüş de başladı. Yıl sonunda ne kadar büyümüş olursunuz?
Geçtiğimiz yıla göre şu ana kadar cirosal yönden bir kaybımız yok. Yılı minimum yüzde 80 büyümeyle kapatırız gibi görünüyor.

– Gelirinizin yüzde kaçı yurt dışından? Orada hedefiniz nedir?
Geçtiğimiz yıla kadar ciromuzun yarısı yurt dışından geliyordu. Bu yıl Türkiye’deki tesislerimiz atak yapacak gibi görünüyor, fakat gelecek yıl da yurt dışındaki kapasitelerimizin devreye girmesiyle yurt dışı tesislerimiz öne çıkabilir. Bizim hedefimiz yarı yarıya o dengeyi korumak.

– Enerji, madencilik ve liman işletmeciliği alanlarında da varsınız. Örneğin madencilik sadece kendi tüketiminize yönelik bir iş mi?
Şu an için çok ciddi bir tüketiciyiz, çıkardığımız madenin tamamını kendimiz tüketiyoruz. Enerjideki yatırımlarımız da kendi ihtiyaçlarımızı karşılayan yatırımlar.

– Hidrojen yatırımından bahsettiniz. Orada ne yapacaksınız?
Hidrojende hedefimiz çok büyük, onun için yeterince kaynak bulmamız gerekecek. Eğer sadece grubumuzun ihtiyacı olan hidrojeni üretmeye kalkışsak minimum 5-6 milyar dolar yatırım yapmamız gerekecek. Bunu da önümüzdeki 3-5 yıl için planlıyoruz.

– Gelecek birkaç yılda grubu nereye taşımayı hedefliyorsunuz?
Devam eden yatırımlarımızın tamamlanmasıyla hem daha önce ürettiğimiz ürünleri üreteceğiz hem ürünlerimizin katma değerini daha da artıracağız. Daha az karbon salımı, daha az enerji ve su tüketimiyle üretilen yeşil çelik ürünlerimizle dünyanın aranan ve tercih edilen demir çelik üreticisi olarak daha güçlü konuma erişeceğiz. Türkiye, Cezayir, Senegal ve Angola’da yapacağımız yatırımlarla önümüzdeki birkaç yılda yıllık 15 milyon ton çelik üretim kapasitesine ulaşırken nitelikli çelik üretim kapasitesini daha da artırarak dünya sıralamasında ilk 30 şirket arasında yer almayı hedefliyoruz.

TOSYALI’NIN YAPILACAKLAR LİSTESİ
Bu yılı minimum yüzde 80 ciro büyümesiyle kapatırız.
Yeşil çelik yatırımlarına odaklandık.
Körfez bölgesinde en az bir lokasyonda çelik üretmeyi hedefliyoruz.
Çatı tipi solar yatırımlarına başladık. Orada dünyada en büyük biziz.
Doğal gazı ikame edecek hidrojen üretimi için de çok büyük enerji yatırımlarına başladık.
Enerjide milyarlarca dolar yatırım yapacağız.
Elektrikteki üretim hacmimizi yaklaşık 2 GW’ın üzerine çıkarmayı planlıyoruz.
Erzin’de 700-800 milyon dolarlık bir liman yatırımına daha başlıyoruz.
Önümüzdeki dönem enerji yoğun bir iki sektöre girebiliriz.
BMC’de çok büyük bir yatırıma başladık.
BMC, isminin hakkını veren bir yere gelecek.
Dünya sıralamasında ilk 30 şirket arasında yer alma hedefine ilerliyoruz.
HABER MERKEZİ