KAYGI BOZUKLUĞU

Kaygı herkeste olması gereken insani bir duygudur. İnsanlığın var olabilmesi için kaygının olması gerekldir. Kaygı insanları zinde tuttar. Peki neden günümüzde kaygılı ruh hali ve kaygı bozukluğu bu kadar insanların hayatını etkiliyor?
Kaygının dozu çok önemlidir. Benzetmek gerekirse kaygı yemeğe tuz koymaya benzer, az tuz ya da çok tuz koymak yemeğin tanı almamız engeller, tuzun ayarını ayarlamamızdır.

İNSANLAR KAYGIYLA NASIL MÜCADELE EDERLER?
İki şekilde mücadele ederler ya kaçarlar ya da savaşırlar. Kaçarak mücadeleye örnek vermek gerekirse. Sınav döneminde bazı öğrencilerin sınava hiç çalışmadıklarını gözlemleriz, bu öğrenciler için ebeveynleri hatta öğretmenleri umursamıyor diyebilirler. Aslında öğrenci aşırı düzeyde yaşadığı kaygıyı kontrol edemediği için kaçmayı seçmiştir. Savaşarak mücadele etmek ikiye ayrılır. Yine sınav örneğinden yola çıkacak olursak , öğrenci sınavda başarısız olacağı düşüncesinin yarattığı kaygıyla günün belirli bölümlerinde ders çalışmaya başlar. Bu ilk gruptur kaygısını kendisine motivasyon olarak kullanır. İkinci grup sınav için aşırı kaygılı düşüncelere dalar ve yoğun kaygıdan dolayı tüm gün ders çalışır ama sınav anında kaygısını kontrol edemez ve sınavda başarısız olur. Yani kaygıyla kaçarak mücadele etmek ve aşırı üstüne giderek mücadele etmek başarısız girişimlerdir. Önemli olan günlük hayatınız da kaygıya sorun olarak bakmak yerine çözüm odaklı düşünebilmektir.

KAYGININ BELİRTİLERİ
İnsanlar yorgunluk(anı yaşayamamaktan),
Uykusuzluk ( geceleri sürekli bir şey olacak mı korkusundan),
Halk arasında tabiriyle göğüsse öküz oturmuş gibi hissetmek,
Gerginlik ve öfke duyguları çok sık ifade ederler.

Şu ana kadar kaygı nedir, insan kaygıyla nasıl işlevsiz mücadele eder onu tanımladık, şimdi de kaygıyla olması gereken çözüm odaklı mücadeleyi nasıl yapabiliriz onu konuşalım. Kaygıyla mücadele adım adım yapılır. Bir anda üzerine gidilmemelidir. Yürümeyi nasıl öğrendiysek yavaş ama kararlı adımlar ile ilerlenmelidir.
Öncelikli olarak düşüncelerimize dikkat etmeliyiz. Yunan filozof Epictelos‘un sözünü hatırlamak gerekir; “İnsanları şeyler değil, onları nasıl gördükleri rahatsız eder.”

Aslında burada demek istediği, Çevresel koşulları maalesef değiştiremeyiz fakat bunlara verdiğimiz anlamı değiştirebiliriz.
Dilimize dikkat etmeliyiz örnek vermek gerekirse ben endişeli birisiyim şeklinde ifadelerden kişiler sakınmalı bunun yerine benim çocuklarımla ilgili konularda endişeli fikirlerim var diyerek ,problemi bütünden özele indirmeli. Nefes egzersizleri ve kas gevşetme egzersizleri yapılması iyi gelir çünkü kaygılı düşünmek vücudu gerer, vücudu rahatlatmalıyız. Bu egzersizler farkındalık egzersizleridir bizleri anda tutar.
Duygularımızı ifade edebilmeliyiz ,ifade edebileceğimiz kimse yoksa kağıda dökebiliriz.
Kendimize keyifli zamanlar ayarlamalıyız örnek vermek gerekirse , kitap okumak, spor yapmak yürüyüş yapmak ,yoga meditasyon yapmak aslında sıcak bir duş almak bile kendimize ayırabileceğimiz keyifli bir zamandır.
Mizah çok güçlü bir silahtır, güleceğimiz film, dizi stand up gösterileri izleyebilir ya da okumalar yapabiliriz.
Olumsuz haberlere ayrıldığımız zamanı önce azaltmalıyız. İnternette görülen her bilgiye inanmamalıyız.
İnsan sosyal bir varlıktır o yüzden ailesiyle arasında ki iletişimi düzeltmeli , aile birbirine destek olmalı, eğer kişi yalnız yaşıyor arkadaşlarıyla vakit geçirebilmeli internet üzerinden görüşmeler yapması insanlara iyi gelecektir.
Yapmaktan kaçınması gerekenler ise kaygıdan kaçmak sakinleşebilmek için alkol ve madde kullanmamaktır.
İçe dönük olup, sosyal izolasyona girmemek.

Son olarak düşüncelerimize dikkat etmeliyiz. Çünkü duygularına dönüşür, duygulara dikkat et çünkü davranışlarına dönüşür, davranışlarına dikkat et çünkü alışkanlıklarına dönüşür, alışkanlıklarına dikkat et çünkü kişiliğine dönüşür ve kişiliğine dikkat çünkü kaderine dönüşür.

PSİKOLOG UĞUR SEKÜÇOĞLU
Sevgi Psikoloji Danışmanlık Merkezi