Bu aralar gündemde en çok tartışılan konu, yüksek emlak vergisi nedeniyle ev sahiplerinin isyanı..
Türkiye genelinde durum ne yazık ki öyle..
Benim çalıştığım ofiste bile, emlak vergisi olarak yıllık ödediğimiz para 2 bin 800 lira civarında.. Bildiğim kadarıyla meskenlerde bu rakam daha düşük.. İstanbul’da bu rakamı 4’le, 5’le çarpın.. Maliyet giderek artıyor..
Satın aldığınız evin, ofisin, kirasını öder gibi yıllık belediyelere ödeme yapıyoruz.. Asgari ücretli iseniz, işiniz daha zor. Emlak vergisi dışında, elektrik faturasında ‘katılım payı’ adı altında cebimizi yakan her türlü vergiyi ödüyoruz. Telefonda, iletişim vergisi..
TRT payı.. İnternetten doğan vergi..
Aracınız varsa, aynı keza..
Bir oksijen vergisi hariç.. Onu da, soluklanmak için gittiğiniz mesire yerlerinde giriş ücreti olarak ödüyoruz zaten.. Bitmedi;
Suda durum aynı.. Kullandığınız suyun bedeli dışında, Çevre Temizlik Vergisi, KDV’yi de peşin alıyorlar..
Elbette vatandaşın cebinden çıkan bu maliyet, memlekete hizmet olarak geri dönüyor..
Peki, bizim bölgemiz bu hizmetlerden tam anlamıyla faydalanabiliyor mu?
Sırf Hatay’ın geliri, giderini karşılıyor diye..
Ödenekler neden Hatay dışında daha çok hizmete dönüşüyor?
Sınır bölgesi olmamız nedeniyle, Hatay’ın yaşadığı sıkıntılar yok mudur?
Büyükşehir Belediyesince, Hatay‘ın 4. Teşvik bölgesinden, 5. Teşvik bölgesi kapsamına alınması için ‘Hatay Halkı Hakkını İstiyor’ imza kampanyası boş yere mi başlatıldı?
Burada esnafımız daralmıyor mu? Satışlar azalmıyor mu?
İş dünyası bile içine kapanmıyor mu, zannediyorsunuz?
Bizim istediğimiz sadece ‘adil’ bir hizmet anlayışı..
Çukurova SİFED Başkanı Ali Doğan’ın dediği gibi;
“Burada asıl olan, iktidara veya muhalefet partisine yakınlık değil, farklılıklarıyla en büyük zenginliğe sahip güzel ülkemizin 2023 hedeflerine ulaşmasında rol oynayacak yatırımların yaşama geçirilmesidir. Bunları yapmak için elbette siyasi güç ve iktidarın da bu konudaki bakış açısı önemli. İktidar, bölgesel ve ülke kalkınması için doğru projelere siyasi açıdan değil, objektif bakmalı ve desteklemeli.”
Peki biz neredeyiz?
Emlak vergisinden şikayet ediyoruz.. Ama, İskenderun Belediyesi’nin en büyük gelir kapısı, emlak vergisi değil mi? Zaten İller Bankası’ndan gelen paranın yüzde 40’ı borçlara kesiliyor..
Geriye sadece işçi ve personelin maaşına ödenecek para kalıyor..
Peki büyük hizmetleri nasıl yapacağız?
İskenderun bir tramvayı, teleferiği hak etmiyor mu?
Devasa büyüklükte arazi kazandırılıyor, ama dönüşümünü yapamıyoruz..
Çünkü kasada yeterince para yok.
İyi de, Devlet desteği nerede?
Örneğin, İstanbul Esenler Belediyesi, Metris Kışlası’nın 236 dönümlük alanını kuruma kazandırdı.. Şimdi de 15 Temmuz Şehitler Parkı’na dönüştürüyor. İçinde; yürüyüş ve bisiklet yolları, sportif etkinlikler, piknik, çocuk oyun ve eğlence, sosyal etkinlik alanları ile açık hava kitap okuma mekanı yapılacak..
Hizmet güzel olmasına güzel de.. İşin finansman kaynağını kim karşılıyor?
Dün haber bülteninde izledim.
İstanbul Haliç civarında 14 istasyonlu bir tramvay daha yapılıyor..
Ankara’da, Kayseri’de, Gaziantep’te, Adana’da durum fark etmiyor..
En büyük yatırımlar orada..
Ama söz konusu İskenderun olunca, nedense büyük hizmetlerden eser yok..
Çünkü yeterli ödenek ara ki, bulasın!
Suçumuz sınır şehri olmamız mı?
Daha dün ne diyordu Arsuz Belediye Başkanı Nazım Culha;
“Kesinti olmazsa hizmetlerimiz katlanır.”
***
Biz burada kuruşa hasret iken; TFF ile sözleşmesi bulunan Fatih Terim, bu tarihe kadar (15 ay) herhangi bir takımda teknik direktör ya da sportif direktör olarak görev almazsa TFF tarafından her ay 291 bin euro (1 milyon 193 bin lira) tazminat alacak ve Terim’in 15 ay sonunda alacağı para toplam 4 milyon 365 bin euro olacak. Buna da işsizlik maaşı diyorlar, iyi mi?
Fazla söze gerek var mı?