DEPREM GERÇEĞİNİ UNUTTUK MU?


İzmir açıklarındaki deprem, 13 büyükşehirde ciddi ölçekte hissedildi.
Türkiye’nin birinci derece deprem bölgesi olduğunu artık bilmeyenimiz yok her halde..
Nedense, sadece deprem yaşandığında kentsel dönüşümü, standartlara uygun inşaat demirini, kaliteli betonu hatırlarız.. Aradan biraz zaman geçsin, yine unuturuz!
Oysa gerçek şu ki, son depremler bazı önlemler almamız gerektiğini söylüyor..
Hatta SOS veriyor..
Zaten uzmanlar yeterince konuşmuyor mu?
Yaşanabilecek zayiatlar konusunda uyarılar yapılmıyor mu?
Haftalardır, bir yandan Türkiye Çelik Üreticileri Derneği, öte yandan Çelik İhracatçıları Birliği, ‘Standart dışı, kalitesiz inşaat demiri ithalatının, inşaat güvenliğini tehdit ettiğini anlatmıyor mu? Peki çözüm alınabilmiş midir?
Türkiye’nin değişik limanlarına toplam 22 bin 500 ton İtalya menşeli TS 708 standardına uygun olmayan, sertifikasız, bekletilmiş ve paslanmış inşaat demiri indirildiğini bilmiyorlar mı? Bazı kargoların indirme işlemlerini devam ettiklerini görmüyorlar mı?
1.5 yıl bekletilen, paslı demir nasıl oluyor da, Türkiye’ye satılabiliyor?
Neden engellenmiyor?
Oysa, bu Türk çelik üreticisi olsaydı, ilgili piyasanın standardına göre ürettikleri ürünlerin ihraç fazlasını, TS 708’e uygun olmadığından dolayı iç piyasaya süremiyor.
Yani bekletilen ürünü yeniden eritiyor, standartlara uygun hale getiriyor.
Peki yurtdışından bir firmaya bu hak nasıl sağlanıyor?
Uygunluk sertifikaları neden sorulmuyor?
Böyle mi, İthal ürünlerdeki kalitesizliğin yol açtığı olumsuzlukları önleyeceğiz?
Kalitesiz, standart dışı inşaat demirinin sırf ‘ucuz’ diye konutlarda kullanılmasına izin vermekle, deprem kuşağında olan Türkiye’de, insanlarımızın güvenliğini sağlayabilecek misiniz?
Kaldı ki, ABD Başkanı Trump bile, “Çelik firmaları için neler yapacağımı bekleyip görün. Dampingi ve işçilerimize zarar verenleri durduracağız, çok yakında göreceksiniz” diyebiliyor iken, biz burada, Türkiye’de neden aynı çıkışı gösteremiyoruz?
Deprem gerçeği size bir şey hatırlatmıyor mu?
‘Haksız rekabet’ bir anlam ifade etmiyor mu?

TEĞET GEÇMEYİN!
Siz bakmayın bazı platformlarda bir araya gelen yerel yöneticilere.. Bizler, bazı sorunlar tartışılıyor diye umutlanıyoruz, ama nafile..
Ne bileyim;
En azından bir sinek meselesi, yatırımlardaki adil paylaşım gündeme gelir diye düşünmüştüm. Pek bir şey değişmedi gibi..
İTSO’daki toplantıda işin rengini anladık.
Dediler ki Pac meydanı, üstgeçit ve sanayi kavşağını kapsayan battı çıktı konuşulacak.
Teğet geçip, bir iki cümleyle geçiştirdiler.
Sinek mevzusu, içme suyu arıtma tesisi meselesi açılmadı mesela..
Peki ne konuşuldu?
EXPO 2021 ve Hatay’a teşvik.. 
Elbette bu başlıklar çok önemli..
Zaten epeyce bir dillendiriyoruz.
Şimdi benim bildiğim teşvik meselesi için güçlü bir sese ihtiyacımız var.
O toplantıda en azından iktidar milletvekillerinin hazır bulunması gerekiyordu.
Hadi AK partili vekiller çağrılmadı diyelim.. CHP’nin vekilleri neden tam kadro yok?
Mevlüt Dudu dışında kimse yoktu.
Yoksa MHP’nin milletvekili de mi çağrılmadı?
Allah aşkına bu nasıl toplantı öyle..
İş dünyasının temsilcileri, STK’ların birçoğu, hatta esnaf odaları bile yoktu.
Peki bu istek veya önerilerimiz kime duyurulacak?
Bu işin heyecanı, coşkusu nerede?
Ankara’nın bu cılız haykırmayla ne yapmasını bekliyorsunuz?
Zaten hükümet 200 milyar liralık yeni bir teşvik paketini duyurmadı mı?
Hiç olmasa, bunun üzerinden ‘teşvik’ sisteminin eksiğini gediğini konuşsaydınız, topyekun bir katılım sağlasaydınız, fena mı olurdu?
Hani HBB Başkanı Lütfü Savaş, Başbakan ile bir araya geliyordu?
Hani dosyalar hazırlanmıştı?
Oysa hangi partiden olursa olsun.. Herkes bir araya gelip, bu program bir Ankara ziyaretiyle sonuçlansaydı, bir anlamı olurdu.
O bakımdan bu toplantıların bir ayağı hep eksik kalıyor.
Bir türlü o güçlü sesi haykırmıyoruz!
Aksine yine zayıf çıkışların esiri oluyoruz.
Bu şekilde Hatay’ın ekonomisi düzelmez.
İnanın, bizleri Ankara’da temsil eden Hataylı işadamlarının katkısı bile daha çok. 
Çünkü samimiler.
Çünkü içten ve yürekten hissediyorlar.
Çünkü siyasi kaygıları yok.
Ve daha coşkulular!
Hatay’ın 4. teşvik bölgesinden 5. Yatırım Teşvik Bölgesi’ne geçmesi için çabalıyorlar zaten.
Bizler de bu konuyu defalarca yazdık.
Hatay’ın hak ettiği yatırımları, sınır şehri olması nedeniyle yaşanan durgunluğun piyasalarda olumsuz etkiler yaşattığını ve teşvik uygulamasıyla bu sorunun bir nebze olsun hafifleyeceğini anımsattık. Bizim istediğimiz tek bir şey var;
O da organize olup, teşvik startını ‘güç birliği’ şerbetiyle tatlandırmak olmalı..
Eğer 500 bin kişinin imzasını istiyorsanız, önce samimiyetle hareket etmemiz gerekiyor..
Hep birlikte Hatay’ın 5. Yatırım Teşvik Bölgesi’ne geçmesi için yüksek sesle bağırmamız gerekiyor. Münferit veya küçük gruplar halinde sesimiz, Amanos Dağı ötesine geçemez.

İDAM NE OLDU?
İzmir Ödemiş’te kaybolan ve cansız bedeni günler sonra komşularının bodrumunda bir sandıkta bulunan Ceylin Atik’in ölümü hepimizi derinden sarstı.
Yıkıldık, kahrolduk!
Hatta öfkelendik.
Peki bu canilerin durumu ne olacak?
Hemen her gün Türkiye’nin birçok yerinden böylesine vahşet haberlerine tanıklık ediyoruz.
Çocuklarımıza cinsel istismarda bulunan şerefsizleri, terörle, kanla beslenen canileri, cezaevlerinde beslemek zorunda mıyız?
Referandum öncesinde ‘idam’ sıkça konuşuluyordu.
Peki bugün neden gündemde yok!
Hangi gözyaşı, bu acıyı dindirir?

ÇALIŞMADAN MAAŞ ALINIR MI?
Bir zamanlar belediye başkan yardımcısıydı. Bir de kadrolu olunca maaş da yüksek tabii..
Bu aralar belediyede pek bir iş yaptığı söylenemez.
Zaten gittiği de yok.
Peki nasıl oluyor da maaşını almaya devam ediyor?
Yanılmıyorsam 4 bin liranın üzerinde maaş, her ay düzenli hesaba yatıyor.
Var mı böyle bir güzellik? 
Bu paraya ‘helal’ demek mümkün mü?
İlk fırsatta Nihat Hatipoğlu’nun bu soruyu iletmek isterim.
Burada cevabı yok, çünkü..