Gazete Güney

FETRET DEĞİL DE NEYDİ?

Klasik Lütfü Savaş replikleri;

Gören de diyecek, 10 yıl boyunca Hatay’ı ihya etti..
Hizmetlerde ilçeleri eşit tuttu..
Sorumluluk taşıdığı alanları projelere boğdu..
İskenderunlular’ın bir dediğini iki etmedi..
Meclis oturumlarından kaçmadı..
Sayısız korumayla gezmedi..
Halkla bir bütündü..
Sıfır kibir, ego taşıyordu..
Hep ‘Biz’ dedi..
Bütçeye yansıyan parayı, ihtiyaç kalemleri odağında adil pay etti.
EXPO, HADO gibi yüksek maliyet projelerini bedavaya yaptı.
Öyle mi, hakikaten?!

Sayfasında, “Hatay’ın haklarını yedirmem” şeklinde paylaşım yaparken, neyin kafasını yaşıyordu?
Hangi haklar mesela?
Kimin üzerinde ne gibi hakkı var?
Hiçbir üretim yapamayanları zengin ettiği mi, ihale yağdırdığı mı, bankamatik keyfiyetçileri mi?
İskenderun’da depremden önce, depremden sonra ne yapmış?
İller Bankası’ndan İskenderun adına gelen payı, kentin hangi noktasında harcadın?
Sahile mi dokundun?
Asfalt mı yaptın?
Otogarı mı değiştirdin?
Çok amaçlı salonlar mı yaptın?
Kapalı spor salonu mu kurdun?
Kongre merkezi mi inşaa ettin?
Bir tane aşevi dikebildin mi bu şehre?
O vakit, Büyükşehirin 20’de biri kadar gücü olmayan İskenderun Belediyesi daha çok hizmet üretti.
Üstelik büyükşehir desteği olmadan!

Gelelim bugüne;
Hatay Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Öntürk, 6 ay içinde Lütfü Savaş’ın 10 yılda yapamadığı hizmetleri bir bir ilçelere taşıyor.
Kim ne istiyorsa, gereğini yapıyor..
Şikayet etmiyor, ilçe belediyeleriyle birlikte hareket ediyor.
Asfalt seferberliğine girişiyor. Suya, altyapıya önem veriyor.
10 yıldır temizlenmeyen altyapıyı açıyor, tıkanan alanlara yeni borular bağlıyor.
Depremden etkilenmiş bütün ilçelere yetişmeye çalışıyor.
Bunları yaparken de, Lütfü Savaş’ın bıraktığı enkazı da temizliyor.
Kiralık araçlardan vazgeçti, altyapı odaklı yeni araç/ekipmanlar kazandırdı.
Meclis toplantılarını ilçelere taşıyıp, bizzat yönetiyor.
Biz diyor, ayırım yapmıyor.

Ne yani, bunları görüp de;
Lütfü Savaş’ın dönemine ‘Fetret’ demeyeceklerdi de ‘Lale’ dönemi mi diyeceklerdi?
Aklıma bir lale çeşidi geliyor ama neyse?

Yılmaz AKPINAR

Exit mobile version