“Modern Sosyalizm” diye isimlendirilen rejim ile bugün Çin yönetmektedir. Uzun yıllar ülkeye yönelik kota uygulanmasından dolayı Çin, herhangi bir atılım gösterememiştir. 11 Aralık 2001 tarihinde 11 Eylül hadisesinden iki ay kadar sonra Çin’in üzerindeki kotaların tamamı kalkmış ve Çin, Dünya Ticaret Örgütü’ne (DTÖ) üye olmuştur.
Birikmiş bir sinerjiyle dış piyasalara açılan Çin, tüm dengeleri altüst etmiştir. Çin yönetimi, küresel şirketlere ucuz işçilik ve ticari ayrıcalık fırsatları sunarak ülkeyi cazip hale getirmiş ve onların desteğini sağlamıştır. Aynı zamanda teknoloji taklitçiliğiyle kendi teknolojik piyasasını da oluşturmuştur. Yapay zekâyla başlattığı “New Generation AI Development Plan (Yeni Nesil Yapay Zekâ Geliştirme Planı)” ile üç aşamada 2030 yılına kadar yapay zekâda küresel güç olmaya hazırlanmaktadır. Çin, son yıllarda büyüme hızını sürekli arttırıp devam ettirerek ekonomik olarak da cazip tekliflerle dünya piyasalarını ikna etmiş, az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerle sıkı bağlar kurmuştur.
Kendi teknolojik ve ekonomik yeterliliğini ispatladıktan sonra ise özellikle Avrupa ülkelerinde yer edinmeye başlamıştır. Jiang Zemin zamanında Afrika açılımı başlatılmış ve Batı emperyalist yardımlarından farklı bir şekilde “karşılıklı faydaya dayanan yatırım düşüncesi oluşturan Çin, Afrika ülkeleri tarafından rağbet görmektedir. Ucuz iş gücünden dolayı batılı şirketler yatırımlarını Çin’e kaydırırken Çin ise ticaret fazlasından kazandığı sıcak parayı Güney Amerika ve Afrika’da yaptığı yatırımlarda değerlendirmektedir. 2000 yılında Pekin, Çin-Afrika İşbirliği Forumu’nu (FOCAC) kurarak Afrika yatırımlarına kurumsal bir kimlik kazandırmıştır. 2001 yılında Çin, DTÖ’ye üye olduktan sonra 41 Afrika ülkesi tarafından en çok kayrılan ülke statüsünü kazanmıştır. Çin, Afrika’dan çeşitli madenlerle, petrolün %25’ni de ithal etmektedir. Çin’in “petrol diplomasisi”, Afrika ülkelerinin BM’de Çin’i desteklemesini gerektiriyor. Cibuti’de 11 Eylül’den sonra ABD, tek kalıcı askeri gücü Camp Lemonnier’i inşa etmiş ve oraya yerleşmiştir.
Çin, Aden Körfezi’nde günlük milyar dolara varan iş hacmi yapmaktadır. Çin; bu kazanımını güvence altına almak, ayrıca Afrika boynuzunda önemli bir stratejik noktaya yerleşmek için Cibuti’de Camp Lemonnier’den birkaç mil uzaklıkta ilk askeri üssünü kurmuştur. Çin, donanma ve savunma alanında da devasa yatırımlar yapmaktadır. Ülkenin 2020 savunma harcamaları tüm Batı Avrupa ülkelerinin savunma harcamalarından fazladır. Çin, mesela, donanmada dünya liderliğini ele geçirmiş durumdadır. ABD 293 savaş gemisine sahipken Çin’in 350 savaş gemisiyle en büyük donanma olduğu Pentagon tarafından kabul edilmektedir. Çin; geniş topraklara sahip Afrika’da yatırımlarını sadece madenlerle sınırlamamakta, tarım arazileri ve ulaşım için milyar dolarlık yatırımlardan kaçınmamaktadır. Deniz yoluyla tüm Afrika’yı dolaşmak yerine Güney Sudan-Burundi-Uganda-Ruanda-Kenya ekseninde dev bir demiryolu hattı inşa etmiştir. Bu demiryollarının liman bağlantıları ve lojistik bölgelerinin ya bir kısmı ya da zamanla hepsi Çin kontrolüne verilmektedir.
“Borç Tuzağı” ile direnen ülkeler ödeme sıkıntısı yaşadıkları kredilerden kurtulmak için Çin’in bu isteklerine boyun eğmek zorunda kalmaktadırlar. Çin, Tanzanya- Zambiya- Angola hattında da demir yolu inşaatına yönelmiş ve bu altyapı yatırımlarıyla yokluk içinde yaşayan Afrika için Batı yerine vazgeçilmez bir alternatif olmuştur. Aynı zamanda tüm yatırımların stratejik bölgelerinde ABD askeri üsleri mevcudiyetini korumaktadır. ABD, Soğuk Savaş sonrası yaşadığı rehavet ile Çin’in büyümesini küçümsemiştir. İki kutuplu dünyada SSCB, kara hâkimiyeti teorisine göre merkez bölgeyi (Kuzey Buz Denizi, İran, Afganistan, Sibirya’yı içine alan bölge) ele geçirmeye çalışmış; ABD ise Rusya’yı Deniz Hâkimiyeti ile kuşatarak cevap vermiştir.
Çin enerji ihtiyacını Rusya, ambargo altında olan İran ve Venezuella, ayrıca bir çıkmazda olan Türkmenistan gibi ülkelerden karşılamaya çalışmaktadır. Fakat bu kaynaklar ekonomik anlamda hızla büyüyen ve enerji ihtiyacı gittikçe artan Çin için yetersiz kalmaktadır. Çin, Orta Asya doğalgaz boru hattı ile özellikle Türkmenistan’dan doğalgaz tedarik etmektedir. Rusya’dan doğal gaz almak için Sibirya’nın Gücü-1 ve Sibirya’nın Gücü-2 doğalgaz boru hattı projesini başlatmıştır. Aralık 2019’da açılışı yapılan proje 2025’te tam kapasite çalışmaya başlayacak ve yılda 38 milyar metreküp gazı Rusya’dan Çin’e taşıyacak. Deniz üzerinden gelen LNG’ler için Myanmar-Çin bağlantısını sağlayan doğalgaz boru hattı tamamlanmıştır. Yapımı devam eden Türkmenistan-Afganistan-Pakistan-Hindistan Doğalgaz boru hattına bağlanmak istenmektedir. Kazakistan-Çin petrol boru hattı ile Kazakistan’dan petrol ithal etmektedir. Tüm bu boru hatlarına rağmen Çin doğalgazı ihtiyacının %50’sinden fazlası LNG’ler ile karşılanmaktadır.
Çin, ülke içindeki enerji ihtiyacını karşılamak için boru hattı ile gaz ithalatına ve LNG ticaretine bel bağlamıştır. 2019 yılında dünyanın en büyük doğal gaz ithalatçısı durumuna gelmiştir. Çin’in bölgesel sorunları arasında olan Güney Çin Denizi jeopolitiği, adaları ve kıta sahanlığıyla bölgenin ağırlık merkezi konumundadır. Hindistan, Çin, Filipinler, Vietnam, Japonya, Kore Devletleri bölgede hak iddia eden devletlerdir. Bu devletlerden bir kısmı ABD ile yakınlaşarak bölgede denge kurmaya çalışmaktadırlar. Çin ise kıta sahanlığı iddiasının yanı sıra yapay adalar da yaparak etki alanını genişletmeye çalışmaktadır. Tayvan sorunu Çin’in en önemli problemlerinden birisi olarak varlığını sürdürmektedir. Çin her ne kadar, Tek Çin Politikası ile Tayvan üzerindeki egemenliğini her fırsatta dile getirse de ABD Tayvan ile ilişkilerini Çin’e rağmen doğrudan sürdürmekte ve bu adayı bir anlamda “askeri üs” olarak kullanmaya devam etmektedir.
BİR KUŞAK-BİR YOL PROJESİ
Çin, ticari sahada “Bir Kuşak Bir Yol” projesine tüm ülkeleri katarak ekonomik etki alanını genişletmek istemektedir. Pekin’den Londra’ya kadar uzanan yeni bir İpekyol’unu canlandırmak ve bu güzergâhı hem demiryolu hem de deniz yoluyla bağlamak istemektedir. Pan-Asya Demiryolu, Vietnam’dan Endonezya’ya kadar uzanmaktadır ve bu hat 52 istasyona sahiptir
Demiryollarını daha önce satın aldığı ya da çeşitli oyunlarla ele geçirdiği limanlara bağlayarak küresel devasa bir ulaşım ağı kurmaktadır. Günlük deniz ulaşımıyla beraber yüz binleri aşan konteynır yük taşınacağı hesap edildiğinde projenin büyüklüğü gözler önüne serilmektedir.
Çin, ‘Bir Kuşak Bir Yol’ projesiyle tüm dünyayı kıskacına almaya çalışmaktadır. Ekonomisini taşıdığı tüm bölgelere cazip bir şekilde altyapıyı da götürmekte ve daha sonra geleceğe yatırım için, bunun koruması adına Cibuti’de olduğu gibi askerini ve donanmasını da götürmektedir. Önceliğini limanlara veren Çin, stratejik konumdaki limanları bir bir satın almakta veya uzun süreli kiralamaktadır
ABD’nin dikkati Trump döneminde Çin üzerindeyken, Biden öncelikler arasına Rusya ve İslam dünyasını da koyarak odak noktasını genişletecektir. Rusya’ya karşı Atlantik Filosunu tekrar aktif edecektir. Bu durumu Çin fırsata çevirerek yayılmacı politikasına devam edecektir. Ticaret savaşları ABD’nin çaresiz duruma düşmemesi halinde uzun dönem politikası halini almıştır.
Çin, küresel hegemonyanın en belirgin özelliği olan rezerv para birimi ABD dolarının önüne geçmek için dijital para birimine yönelmektedir ve yeni Çin’de tüm işlemler dijital olarak yapılmaktadır. Hali hazırda tüm dünyanın dijital madencilik kapasitesinin yarısından fazlası Çin’in elindedir. Çin Merkez Bankası, dijital para programını Shenzhen, Suzhou, Chengdu ve Xiongan gibi dört şehirde başlatmış ve Bitcoin madenciliğini yapmaktadır. Çin, ticari ilişkileri geliştirdiği ülkeler ile kendi para birimlerinde alışveriş yapmaya çalışmaktadır. Yeni dönemde Arap coğrafyasındaki çatışmaların Asya’ya kayması muhtemeldir. Dolayısıyla Asya’daki İslam toplumlarını büyük tehlikeler beklemektedir.
Çin, kendisine rakip olabilecek Avrupa, Hindistan ve birlik olması halinde İslam ülkelerini pasifize etmek için düşük maliyette ve sürekli üretim ile yaptığı ürünleri ucuza ihraç etmeye çalışmaktadır. Ucuz üretim ile yerel imalatı çökertmektedir. Borç tuzağıyla ülkeleri çembere almaktadır. Örneğin; Kenya, Chine Exim Bank’a borcundan dolayı temerrüde düşerek limanlarını kaybetme tehlikesi altındadır.
Çin’in, 11 Eylül 2001 Dünya Ticaret Merkezi İkiz kulelere Afgan kökenli Taliban diğer adıyla El-Kaide’nin düzenlediği katliamı fırsata çevirdiği (yazının başında bahsettiğim) gibi, 2021 (yirmi yıl sonra) aynı (Eylül 2021) tarihlerde tekrar fırsata çevirme girişimindedir.
ABD ve Avrupa birliğinin Afganistan (terk ederek) yeni yönetimi ile siyasi ve ekonomik ilişkileri askıya almasını (Çin ‘in Afganistan ile sınır komşuluğu 76 km. uzunluğundadır) fırsat bilen Çin; Afganistan yeni yönetimi Taliban ile geçmişte olduğu gibi Taliban yönetimini tanıma ve yardımları hızlandırma eğilimindedir. Amacı Talibanla yakın diyalogda (belirleyici) olan, Pakistan ile yakın diyaloğa girebilmektir.
ÖNEMLİ NOT:
Türkiye (Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip ERDOĞAN) Çin’in ekonomik olarak Dünya liderliğine oynadığını fark ederek, Türkiye – Çin işbirliğini geliştirmek amacıyla; stratejik işbirliğini sözde değil özde aktif tutabilmek için, Sayın Cumhurbaşkanı, Çin Başkanı Şİ CİNPİNG ile 20 yılda 10 kez bir araya gelerek fiili görüşme gerçekleştirdi.