Beşir Derneği’nin yapımcılığını üstlendiği ve Saraybosnalı Yönetmen Aida Begiç’in yönetmen koltuğunda oturduğu, Suriyeli yetimlerin hayat hikayelerini anlattığı “Bırakma Beni” filmi sinemaseverlerle buluşmaya hazırlanıyor. 21 Eylül’de Parkforbes’te gösterime girecek olan filmin tüm geliri yetim çocuklarının eğitim ve giyim kuşamına harcanacak.
Filmin çekimlerini Şanlıurfa’daki kamplarda gerçekleştiren Begiç, “Sanat benim için bir yiyecek kadar önemli. Kendi öz değerlerimizi ancak sanatla yaşatabiliriz. Çekimler sırasında Suriyeli çocuklara da bu bilinci aşılamaya çalıştım” diyor.
Filmleri dünyanın farklı ülkelerindeki festivallerde ödüle layık görülen Saraybosnalı ünlü Yönetmen Aida Begiç, bu kez Suriyeli çocukların yaşadıklarını beyazperdeye aktarıyor.
Çekimleri Şanlıurfa’da gerçekleşen ve prodüktörlüğünü Beşir Derneği’nin üstlendiği filmde Begiç, kimsesiz ve yetim çocukların hayat hikayelerini onların ağzıyla anlatıyor.
“Kar” ve “Çocuklar” adlı filmlerden farklı olarak bu kez eğlenceli ve komik sahnelere de yer veren Begiç, Bosna Hersek savaşını yaşamış biri olarak çekimler boyunca çocuklarla hayli iyi anlaşmış. Saraybosna kuşatması sırasında sinema ve tiyatroya gitmeyi ihmal etmediğini söyleyen yönetmen “Sanat benim için bir yiyecek kadar önemli. Kendi öz değerlerimizi ancak sanatla yaşatabiliriz. Aslında çekimler sırasında Suriyeli çocuklara da bu bilinci aşılamaya çalıştım” diyor.
KARAMSARLIĞA YER YOK
Yönetmen Aida Begiç, “İlk farklılık şu, ben bu filmde karamsarlığı hakim kılmadım. Film Şanlıurfa’da çekildiği için oranın etkileyici ve büyüleyici havasını yansıtmak istedim. Görüntü yönetmenimle de bunu yapmaya çalıştık. İkincisi de bu film sadece çocukların dünyası ve bakış açıları üzerine kurulu. Yetişkinlerin değer yargılarıyla bağlantılı bir şey değil…Bütün insanlar onların dünyasıyla bir şekilde bağlantı kurabilirler” diyerek şu açıklamayı yaptı;
“Umut ve sevgi her zaman var ve aslında bunlar bu filmin sloganı olabilir. Filmin içinde komik ve hisli şeyler de var. Hayata ait mutluluk eğlence kısacası çocuklarla ilgili her şey bu filmin içerisinde yer alıyor. Yani sadece depresif detaylar yok. Benim savaşı bizzat yaşamış olmam onlarla empati kurmamda çok etkili oldu. Çocuklara atölye çalışmaları düzenledik. Onların yeteneklerini keşfetmelerini sağladık. O süreçte hayata daha umutlu baktılar. Ben Bosna’da yaşadığım güzel eski günleri hatırlıyorum. Yani benim bir ülkem vardı ve orada yaşadığım güzel günleri anımsıyorum. Fakat savaşın içinde doğup büyümüş bir çocukta ciddi bir travma oluşur ve ülkesi için pek bir şey hatırlamaz. Hatırladığı tek şey savaş ve kaos olur. Özellikle travma geçiren yetişkinlerle büyüyen çocukların kafalarında Suriye diye bir kavram yok. Bir ülkeleri anavatanları yok. Fakat yetişkinler babaannesinin bahçesinde kiraz yediğini biliyor. Bu durum onların ileriki yaşantılarında da izler bırakacak.”