Hatay, Suriyeliler’in en çok ikamet ettiği yer.. Üstelik sınır bölgesiyiz.
Ortadoğu coğrafyasında yaşanan her olumsuzluk, dolaylı olarak Hatay’ı olumsuz etkiliyor.
Bu sebeple ekonomik sıkıntı da yaşıyoruz. İstedik ki, Hatay 5. Bölge teşvik kapsamına alınsın, olmuyor.. İskenderun İl olsun dedik, olmuyor..
Ama iş, ekonomik göstergeler ve vergi sıralaması olunca, İskenderun başlıbaşına bunun sorumluluğunu üstleniyor. Peki, Hatay’ın bunda kazancı nedir?
Bakıyoruz; yerli otomobil müjdesi verildi!
Ancak, ‘şak’ diye Kayseri ve Konya talip oldu.
İyi de, Hatay neden sessiz kalıyor!
Demir çeliğin üssü İskenderun değil mi?
Türkiye’nin ham çelik üretim kapasitesinin %31’ini İskenderun Körfez Bölgesi karşılamıyor mu? İmal edilen filtrelerin yaklaşık %55-60’ı İskenderunlu firmalarca üretilmiyor mu?
Otomobilin ana maddesi olan sacın başkenti değil miyiz?
Biraz dünyayı araştırdığınızda modern otomobil yatırımları için illa ki limana yakın olması gerekmiyor mu?
O halde, gelişmişlik anlamında, altyapı anlamında, hatta risklerin dağılımı anlamında da yatırım yerinin Hatay olması neden gündeme gelmiyor?
Tosyalı Holding, Erzin Burgaz’da Akdeniz’in en güçlü limanını konuşlandırıyor..
İskenderun Limanı ve sayısız birçok limanlarımızla İskenderun ‘yerli otomobil’e talip olmaya uygun değil mi?
Neyi bekliyoruz?
Burada, otomobil fabrikalarında, ticari araç üreten fabrikalarda ve traktör fabrikalarında tasarıdan üretime her türlü kara taşıt aracı için araştırma, geliştirme (Ar – Ge) yapan yetişmiş kadrolar oluşturamaz mıyız?
Biz Hataylılar olarak yerli otomobilin Hatay’da üretilebileceğine inanmıyor muyuz? Görüyorum ki;
Konya Büyükşehir Belediye Başkanı Tahir Akyürek ilk adımı atıyor..
Kayseri Sanayi Odası (KAYSO) Başkanı Mehmet Büyüksimitci, ‘biz varız’ diyor..
Ama İskenderun’da ‘Yerli otomobile talibiz’ diyen sadece Hatay İş Adamları ve Bürokratları Derneği (HATİAB) Başkanı İbrahim Güder kafa yoruyor..
Biz İskenderunlular olarak bu oluşuma neden destek vermeye imtina ediyoruz?
Neden korkuyoruz?
Neden sürekli geri planda kalıyoruz?
HATİAB Başkanı İbrahim Güder ta aylar öncesinden TÜSİAD’a giderek, “Türkiye’nin demir-çelik üretiminin üçte birinin gerçekleştiği Hatay, demiryolları, limanları, otoyolları, havaalanları, 2 tane üniversitesi ve eğitimli insan gücü ile otomobil üretimi için gerekli her türlü alt yapıya sahiptir. Üretilecek otomobillerin dünyaya dağıtımı için de en uygun lokasyon Hatay’dır, çünkü Ortadoğu’ya açılan en önemli kapılar Hatay’da bulunmaktadır” diyerek destek istemişti.
Bu haklı önerinin üzerinde neden durmuyoruz?
İskenderun Ticaret ve Sanayi Odası ve etkili diğer STK’lar, bu çağrıya kayıtsız kalmamalı..
Sadece otomobil de değil..
Silikon vadisine de talip olalım, beyaz eşyaya da..
Büyük düşünmek lafa olmaz!
Hayal edebiliyorsak, üretebiliriz de..
Bugün Tosyalı Toyo Çelik A.Ş.’de, Apple gibi teknoloji devlerinin telefonlarda ve tabletlerde kullandığı hassas çelik plakalar, hatta elektrikli araçların akülerinde kullanılan levhaların, 8 mikrona kadar incelikte hassas çelik üretilebiliyor. Ayrıca madeni gıda kutuları ve film kaplanmış buzdolabı çeliği imal edilebiliyor. İsteyince oluyor!
Bir hayalle başlayan bu sevda, gerçeğe dönüşüyor..
Hem, İskenderun Teknik Üniversitesi de bu donanıma entegre olabilir.
Düşünsenize;
Türkiye’nin bütün şirketlerini toplasak bir WhatsApp, Facebook yapıyor.
Apple’ın ise üçte biri ancak oluyor. Bizim de bu alanda daha çok çalışma yapmamız gerekmiyor mu? Gücümüzü neden birleştiremiyoruz?
Bir örnek daha vereyim;
Bir Türk şirketi İstanbul’da 400 kişiyle Kaynarca -Pendik metrosunun tüm elektrik taahüt işlerini 1.5 yılda bitiriyor. Oysa sinyalizasyonun yazılımını satan Kanadalı firma, Türk şirketiyle eşdeğer bir bütçe aldı. Demek oluyor ki; katma değer ürün geliştiren bilişim şirketlerine ihtiyacımız var?
Bizim de artık her konuda kendi yazılımımızı geliştirmemiz gerekiyor..
İşin özü budur!