SESSİZ KALMAK, GERÇEKLERİ SAKLAMAZ


İskenderun İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü koordinesinde yaklaşık on sekiz ay önce yürütülmeye başlanan, Türkiye Ulusal Ajansı ve Avrupa Komisyonu tarafından desteklenen, Erasmus+ KA347 “Haydi Suriyeyi Konuşalım” isimli projede sona gelindi.

Türkiye, Romanya ve Litvanya’dan bir araya gelen gençlerle yapılan toplantılarda, özelde Suriye Sorunları genel de ise tüm dünyada ırkçılıkla mücadele, göçmenlerin problemleri ve hoşgörü ile ilgili çalışmalar yapıldı. Projenin son ürün olarak da, dünya liderlerine gönderilmek üzere mektup hazırlandı.

Proje hakkında bilgi veren Hanefi Zobar, projenin resmi olarak 29 Şubat 2020’de biteceğini belirtti. Projede çok faydalı sonuçlar elde edildiğini belirten Zobar şunları söyledi:
“Projemize Eylül 2018’de başlamıştı. 2018’den bugüne kadar üç ülkede toplamda yaklaşık 120 katılımcı ile birer haftalık toplantılar düzenledik. Yerel otoriteler ile buluşup, hem Suriye problemlerini hem de ülkemizin Suriyeliler için yaptığı çalışmaları anlattık. Gittiğimiz ülkelerde Suriye’de olan olayları anlatan, Suriyeli çocukların çizdiği resimlerden oluşan Resim Sergilerimizi açtık. Binlerce kişiye, Suriye gerçeklerini anlatıp, Avrupa’da bir kamuoyu yarattık. Kültürlerarasında dostluklar kurduk. Avrupalı öğrencileri Suriyeli öğrenciler ile buluşturup, kaynaştırdık. Projemizi başarı ile sonuçlandırdık. Bu başarılı sonuca uygun olması açısından da, dünya liderlerine ulaştırılmak üzere, gençlerle birlikte ortak bir mektup yazdık. Bu mektubu, Türkçe, İngilizce, Romence, Litvanca, Rusça, Arapça, Almanca, İtalyanca, Fransızca, İspanyolca, Macarca, Yunanca, Romanca olamk üzere farklı dillere çevirdik. Broşür hazırladık. Aynı zamanda bir video eşliğinde, öğrencilerimiz tarafından seslendirmeye de başladık. Sorunları gizleyerek, sonuç elde edemeyeceğimizi anladık. Bu sebeple, Haydi Suriyeyi Konuşalım dedik. İşte gençlerimizin dünya liderlerine mesajı.”

‘HEPİMİZ BİRBİRİMİZİN PARÇASIYIZ’
Anaokulundan beri, bizlere, insanların uzun zaman önce ortaya çıktığı öğretildi. Bazı insanlar büyük bir kıvılcımın parçaları olduğumuzu iddia ediyorlar, bazıları da mükemmel bir dengede oluşan hayatın, kırılgan varlığımızı koruyan gizemli bir varlık tarafından yaratıldığına inanıyorlar. Kesin olarak bildiğimiz tek şey, farkında olmamamıza rağmen, hepimizin birbirimizin bir parçası olduğumuzdur. Dünya bir bulmaca gibidir ve her ülke, kültür ve kişi, evrenin büyük resmi için eşit derecede önemli bir parçadır.

Göç, çağdaş toplumu etkileyen bir olgudur. Ayrıca, son birkaç yılda mülteci sayısı artmıştır. Tüm mülteciler inançlarını, arkadaşlarını ve hatta aile üyelerini geride bırakarak kendi ülkelerinden kaçmaya zorlanmıştır ve hayatlarını kurtarmak için çok sert deneyimler yaşamak zorunda kalmıştır. Hiçbir şey insan yaşamından daha değerli olamaz. O zaman ne yapmalıyız? Bir toplum etrafında duvarlar inşa edemeyiz ve aynı dünyayı paylaşmadığımızı iddia edemeyiz, gözlerimi başka yöne çevirip, sorunun olmadığını iddia edemeyiz.

En kötüsü de, mülteci olmanın bir seçim meselesi olmaması, kendi yaşamlarını korumak için kaçmak zorunda kalmak, bildikleri tek gerçek ve yıllardır ‘ev’ dedikleri ülkelerini terk etmek. Tüm bu olanlara rağmen, bu insanlar hala kalplerinde bulunan iyilik duygusuna ve başkalarının yararını da kendi yararı kadar gözetme hissine sahiptir. Bu her şey neredeyse hiçbir şey olmamasına rağmen, her şeyi paylaşmak istiyorlar. Savaşı durduramayız, İktidar açlığı sadece yıkım getirir. Bu iktidar açlığının kurbanı insanlara yardım etmeliyiz.

Suriye’deki olaylar trajiktir ve hatta binlerce insan için travmaya dönüşmüştür. Bu nedenle ilk adım bu durumun farkına varmak ve bu özel sorunu çözmede hoşgörünün önemli bir rol oynadığını kavramak olacaktır. Ayrıca, insanlarla göç hakkında yapılacak açık oturumlar, toplumumuzu yavaş yavaş ele geçiren acı gerçeği kabul etme fırsatı sunacaktır: Bu dünyanın ince dengesi bozulabilir ve genç nesle bırakılacak miras, savaşın yok ettiği dünyadan başka bir şey olmayabilir.

‘HER GÜN TEHLİKE ALTINDALAR’
Mültecileri kabul etmeliyiz, onlara iş bularak toplumumuza entegre etmeliyiz. Eğer yetişkinlerden bahsediyorsak onlara yeni evleri olan okullarımızda dil öğrenme şansı sunmalıyız. En büyük önemi olan başka yön ise, masum olanlara karşı daha fazla empatiye sahip olmak ve bu tür bir olayın zihniyetleri ve kişiliklerinin gelişimi üzerinde büyük bir etkisi olabileceği için onlara psikolojik destek sağlamaya çalışmaktır. Birinin hayatındaki bu tür travma yaratıcı anlar, sıkıntılı bir varoluşa ve duygusal izolasyona veya sosyal kaygıya hatta depresyona yol açabilecek bastırılmış duygulara neden olabilir. Mülteciler yüreklerine kazınmış çok çeşitli durumlarla, sonsuz bir üzüntü nehrinin gün geçtikçe yayıldığı, ruhlarının su baskınlarına maruz kalacağı bir boşluk ve asla tamamen iyileşmeyecek bir yara ile yüzleşmek zorunda kalabilirler.

Özetlemek gerekirse, mülteciler Suriye’de kalmaya ya da yeni bir ev bulmaya çalışmalarına bakılmaksızın her gün büyük tehlike altındadır. Politika yapıcılar, bu konuda farkındalık yaratmadıkça ve herkesin iktidar mücadelesini bırakması gerektiğini vurgulamadıkça savaşı sona erdirmek imkansızdır. Dünyayla tek başına yüzleşmek zorunda kalanlara, devam eden savaşın korkunç sonuçlarıyla mücadele etmek için ancak uluslar arasında güçlü bağlar kurarsak yardımcı olabiliriz. Her şey tercihlerle ilgili, ancak tercihi olmayanlar sadece mültecilerdir. Gerçek sorunları gizlemeye çalışan ve sessizliği koruyan acı dolu bir dünyada, Hadi Suriye’yi Konuşalım.”
HABER MERKEZİ